Bu parçayı her dinlediğimde ölmek için doğan onca insana eşlik eden kendimi sessizliğin en derinlerinde görüyorum. Kendimi ilk dinleyişte müziğe veriyorum, zihnimi bir kasabanın ıssızlığının ürkütücülüğünde buluyorum. Sonraki dinleyişimde sözlere odaklanıyorum, sözlerin akıcılığı sonsuza kadar akma teminatı veren nehirleri andırıyor. Sözlerin derinliği ise Mariana Çukuru'ndan daha derin geliyor bana. Son olarak nakarata dalıyorum ve diyorum ki:
"Yankılandı sesler boşluk için yalanlar
Yuvadan kurtulunca dost olur mu yılanlar
Başıboş dünya, zamansızdı planlar
Geriye kaldı bir tek ölmek için doğanlar."
Evet, beynelmilel olmasa da geriye sadece ölmek için doğanlar kaldı.