1898’de İstanbul’da doğan, tıp fakültesinde eğitim alan ancak tamamlamadan Gazeteciliğe başlayan Faruk Nafiz Çamlıbel; Şarkın Sultanları, Dinle Neyden ve Gönülden Gönüle adlı şiir kitaplarını yazmıştır.

Faruk Nafiz, Beş Hececiler olarak bilinen edebi grubun en nitelikli şairi kabul edilir.

1926 yılında Hayat dergisinde yayımlanan “Sanat” adlı şiiri, onu Türk edebiyatında özgün bir yere oturtmuştur.

1922’de Kayseri’ye edebiyat öğretmeni olarak atanan ve burada Anadolu halkını gözlemleme fırsatı bulan Faruk Nafiz, Sanat adlı şiirinde içten ve samimi bir şekilde Anadolu halkına duyduğu hisleri terennüm eder.

Onun "Sanat" adlı şiiri, memleketçi şiirin ilk bilinçli bildirisi kabul edilir.

“Çok daha önceden başlayan ve Atatürk döneminde doruğuna ulaşan memleket edebiyatı adeta bu şiirde maddeleştirilmiş gibidir. Atatürk dönemi Türk edebiyatının hakim temayüllerinin başında “memleket” gelir. Anadolu artık düşmandan arınmıştır. Bütün yazarlarımız onun savaş sonrası perişanlığı içinde güzelliklerini görür ve ortaya sererler. Anadolu coğrafyası, Anadolu insanı bu edebiyat anlayışına hâkimdir. Yeni sanat anlayışı bu ülkenin öz suyu ile beslenecektir. Bu yüzden vatanı kurtaran Mehmetçik’in barış günlerindeki duyguları, eğlencesi ve ıstıraplarından oluşan hayat sahneleri bu şiirleri doldurur. Halk dili, folklor malzemesi yeni değerlendirmelere tâbi tutulur.”( Enginün, İ. (1989). Faruk Nafiz Çamlıbel. Erdem, 5(13), 33-62.)

Şiir, roman ve tiyatro olmak üzere farklı yazınsal türlerde eserler veren Faruk Nafiz Çamlıbel

üzerine yazmak kapsamlı bir çalışma gerektirir.

Biz bu inceleme yazısında, Prof. Dr. Nurullah Çetin Hoca’nın tahlilini kullanarak Faruk Nafiz Çamlıbel’in  “Sanat” adlı şiirindeki “Halk Kültürü Unsurları”nı tespit edeceğiz. 

Halk kültürü; o halkın yaşama biçimine, inancına, gelenek ve göreneklerine, âhlaki değerlerine, dünya görüşüne, örf ve adetlerine göre şekillenmiş ve bir yaşama biçimi haline gelmiş olan kültürdür.

Nasıl ki üst kültürün veya alt kültürün değerleri, yaşama biçimleri toplumu ve bireyi algılama biçimi sanatın çeşitleri alanlarında yer buluyorsa, halk kültürü de sanatta özellikle Beş Hececiler ve Milli Edebiyat Dönemi’nde kendine yer bulmuştur.

 

 

 

SANAT

Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,

Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!

Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek

İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da

Gezersin kırk asırlık mabedin içini

Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,

Bize heyecan verir bir parça yeşil çini

Sen raksına dalarken için titrer derinden

Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin

Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden

Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin

Fırtınayı andıran orkestra sesleri

Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,

Istırap çekenlerin acıklı nefesleri

Bizde geçer en yanık bir musiki yerine

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun

Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,

Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun

Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...

Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken

Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz

Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken

Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz

Faruk Nafiz Çamlıbel

Faruk Nafiz Çamlıbel’in Sanat adlı şiirine içerik yönünden bakınca; Batının sanat anlayışı ile bizim sanat anlayışımız karşılaştırılmıştır ve şair bunu yaparken Batı kültürüne karşı Anadolu kaynaklı Türk Halk kültürünü, sanatını ve dünya görüşünü öne çıkarmıştır.

Sanat şiirine biçimsel yönden bakılacak olursa; şiir dörtlüklerle oluşmuş, 14’lü hece ölçüsü ile yazılmış, uyak, redif ve hece vezni ile ahenk sağlanmıştır.

Halk kültürünü temsil eden Sanat şiirinde, “Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!” dizesiyle sanatın yalnızca Batıda üretilmediğini Anadolu’da eşsiz bir sanat kaynağının olduğu vurgulanmıştır. Bizim diyarımız Anadolu coğrafyası kültürel olarak taşınmıştır.

 “İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar” bu dizede düz caddeden kasıt modern ve suni olan Batılı yaşam tarzıdır ancak Anadolu insanı ise Batılılar gibi yapay değil doğaldır.

O dağda gezen ayaklar derken yiğit halk ozanlarının Dadaloğlu ve Köroğlu gibi başkaldıran Anadolu insan tipi ile halk kültürü unsuru olarak dil ve edebiyat değerlerini taşımıştır.

 “Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,” sülüs yazı hat sanatının sembolüdür.

Hat sanatı da İslam kaynaklıdır. Bu dize ile halk kültürünün İslami değerleri taşınmıştır.

“Bize heyecan verir bir parça yeşil çini” Bu dizedeki yeşil çini ile Türk sanatı ve milli değerleri temsil edilmiştir.

“Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin” Zeybek Ege yöresine özgü bir halk oyunudur. Aynı zamanda Anadolu Efesine verilen bir isimdir.

Yani zeybek milli mücadelemizi temsil eden bir unsurdur. Sömürgeci işgalcilere karşı direnişi gerçekleştiren kuvvetlerden bir kısmı zeybekler idi. Bu dizede sonuç olarak Anadolu insanının yiğitliği, cesareti ve direnişine vurgu yapılarak kültürel aktarım sağlanmıştır.

 “Istırap çekenlerin acıklı nefesleri, Bizde geçer en yanık bir musiki yerine” Batı haz ve akıl toplumudur, Doğu ise duygu ve hüzün toplumudur. Batı saldırganlığın uğultusunu biz ise savunmanın iniltisini sanata dönüştürmüşüz.

Yani bu dizede yanık türkülerimiz, ağıtlarımız, tarih boyunca saldırılara maruz kalan milletimizin sıkıntıları kültürel olarak aktarılmıştır.

“Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...” Bu dizede kültürün taşınan unsuru, Türk halk edebiyatında sıkça geçen çeşmeye ve bağa giden köylü güzeli yani ideal kadın tipi halk kültürü ile aktarılmıştır.

Son dörtlükte halk kültürüyle aktarılan bir unsur yoktur sadece şair kendi dönemindeki ozanlara seslenmiş ve onların Batı yerine Anadolu’dan beslenmeleri gerektiğini söylemiştir.




KAYNAKÇA

Çetin, Nurullah, Şiir Tahlilleri 1, Ankara, 2014.

Enginün, İnci, (1989), Faruk Nafiz Çamlıbel, Erdem, 5(13), 33-62.