Devam edelim mi kaldığımız yerden?


İnsanın düşünceleriyle, çabasıyla kazanç ya da zarara uğraması, özünü kavraması ya da uzaklaşması hakkında kaybolan insanlığımızı, insanı bulmak adına? Hepimiz insan evladıyız hatamızla insanız, yalnız hatamızdan dönüşümüzle de insan evladı olmanın hakkını vereniz. Yaşam biz insan için akıştır bazen de bir yakıştır bazen de manalı bir bakıştır. Benim her zaman bu manalı bakışla bakanlardan olma isteğimi çoğu zaman gerçekleştirememenin üzüntüsü içinde olduğum bir gerçek! Maddiyata olan bağlılığımla beni bazen arzu ve heveslerimin peşinde sürükleyerek yakmasına karşı çıkamasam da bu halimle bir insanım. Bazen yanan, bazen arkada kalan, bazen bir yalana inanan ki aniden ortaya çıkan yanlış dil söylemlerine kanarak uçurumlara koşmam bu nedenledir ki yolda çeviren birkaç hakiki kelime söz, sen uyma geri dön demeleriyle uçurumun kıyısından döndüğüm çok olmuyor değil de!



Maddi yapılanmadan öte manevi yapılanma olmadan meydana çıkan hatalarımızla insanız, beşeriz, işte bu durumda biz insanı, yaratılmış insanı bozuyor maddi yapılanma dediğimiz şeyler. Bu, her şey benim olmalı, ben kazanmalıyım, hemen almalıyım, makam benim olmalı, kimseye kaptırmamalıyım gibi. Bunlar düşünce üretmeyen aklı ziyana uğratanlar olsa da sonunda geç olunca fark ediyoruz! Düşüncenin gönülle duygu ve hislerle yol göstermediği her şey yıkımla sonuçlanıyor.


Var olan insan varoluşuyla sadece kendine ait bir yer kaplamak için mi yer alıyor? Ya da sadece nefes alıp vermek için mi yaşıyor? Bu olamaz elbette ki! Öyle ise bir sebebi vardır, Rabbim sebepsiz yaratmaz. Ona bakılırsa bu dünyada hayvanlar da yer kaplar ve bizler gibi nefes alıp verirler. Gelin görün ki hayvanlar var olmanın ne anlama geldiğini hiçbir zaman düşünmezler. İnsan ise amacı kendisi olan varlıktır, var olmanın gereği nedir, düşünmek zorundadır. Bu konuda özgür bırakılmışken hayvanlar gibi her önüne gelen çarpma yıkma haklarının olduğunu göstermez ki! Bu şekilde bakınca dünyamıza hâlâ buna vakıf olamamış olanları ve buna vakıf olanların da onları yolundan döndürememiş olmasından dolayı derin üzüntü içindeyim sizler gibi!


Her zaman iki zıt kutup var diye, bizler hangisinin bir diğerine zıt olduğunu nasıl bulacağız? Mesela, iyi-kötü, güzel-çirkin, acı-tatlı, yalan-doğru, gerçek-iftira, inşa etmek-yıkmak… Bu zor mesela olmalı ki hâlâ anlamış olmayanlar ve hâlâ anlamış olanlara rağmen, anlamamış olanlara anlayanlar anlatarak onları yolundan döndürememiş ya da o kadar çok anlatmamıza rağmen usanarak ne halin varsa gör mantığıyla, ortalığı darmadağınık bırakıyoruz.