Sohrab’ı kim çağırdıysa 

beni de çağırsın

Tenim öylesine iğreti

Zihnim menevişli uçuşmakta

Bu peyda peşimi bıraksın 

Bıraksın tomurcuklarımı, saksıya sığmaz

Bu peyda doymadı

Yorgun ışıklar koysun beni bohçasına

Bende kamaşacak göz mü kaldı

Savurdukça 

Savurdukça rüzgâr dallarını sineme 

Deş de gör

Gerinecek döş mü kaldı


Haydi cananım

Bu şiirde yanlış giden bir şeyler var de bana

Bu bir halk şiiri değil sen de bir şair

Ama çağırsın beni yine de

“Kavakların ardındaki yüce sessizlik”

Yeşil bir kedere düşürsün zahîr

Tenden, benden

Geçerken yolum “kal diyen her yerden”

Uçmaklara düşmeye can mı kaldı


Tamam, biliyorum

Bu bir halk şiiri değil ben de bir şair


Fakat kovuğunu eşeleyen bir böcek gibi çırpınıyor canımda bu yorgun şiir


Boş sokaklarda dalları izlerken fer

Bak bana

İşte ritme yeniliyorum

Mestane adımları yitiriyorum 

Şehir şehir, sokak sokak

Bu yürüyen ben değilim

Eyvah


Bir iki

Ki üç 

Üç dört

Ayak uydur ve gülümse

Eyvah