24. yaş günümde arkadaşım hediye etmişti... Okurken çok keyif aldığım ve hayatımın ortasında bana her zaman yol gösteren şahesere sizi de altını çizdiğim birkaç cümleyle dahil etmek istiyorum :)

... hani yüreğimizin katılığından değil de, paltomuzun düğmelerini açmaya üşendiğimiz için dilenciyi başımızdan savarız ya, işte o şekilde.

Hayata ayak uydurmamızın tek yolu, kendi kendimizle uyumsuz olmak.

Müziğin ya da düşün hafif bir soluğu, ne olursa olsun, yeter ki öyle ya da böyle bir şey hissetmemizi sağlasın, ne olursa olsun, yeter ki düşünmekten bizi alıkoysun.

Ne zevk, ne ün, ne iktidar: özgürlük, yalnız özgürlük.

Aziz ağlar, çünkü insandır. Tanrı susar. İşte bu yüzden azizi sevebiliriz biz, Tanrı’yı değil.

Hareketsizlikten kaynaklanan, ne kendinde, ne de kaynağında neşe olan bir sarhoşluk bu. Nekahet umudu olmayan bir hastalık. Neşeli bir ölüm.

İnsanları yönetme sanatının temelinde iki ilke yatar: Onları baskı altında tutmak ve aldatmak.

Yaklaşık 700 sayfalık bir eserden bahsediyorsak bu paylaştıklarım devede kulak bile değil :) Önce; suyun altında oksijen sorunu yaşayan dalgıç gibi derinlerde kaybolmanızı ve sonrasında suyun üstüne çıktığında aldığı ilk nefes gibi hayata yeniden başlamanın zevkini tadın istiyorum. :)