Ah Feryal abla ne güzel bir kadındı...

Uzun saçlı böyle esmer tenli,

Evden kaçmıştı baba dayağı yüzünden.

Kırıktı yani bir yanı yani çok da mutsuzdu.

Ah Feryal abla,

Dayanamazdı hiç Sezenin sesine;

Üç, beş ne varsa içerde işte.

Soğuğu severdi pek fazla,

Cigarası ısıtırdı içini

Beyoğlu kaldırımlarında gezerdi,

Sevmezdi Galata’yı yürürdü...

Nereye gittiğinin önemi yoktu,

Arada durup çay içerdi İstiklalde.

Ah Feryal abla ne çok yaralıydı,

Aşık olmamaya öğütlerdi adama;

Sarhoş ol aynı mantık derdi...

Şiir sevmez mesela, notalarla da takılmazdı

Ah Feryal abla,

Şiir gibi kadındı.

Bazen bir çocuktu uğur böceği kovalayan Kasımda,

Uzun filmler sevmezdi pek,

Onun ruhunu yansıtmazdı bahar.

Feryal abla ne de güzel içeride be

Söylemesine savurdu mu saçını,

Bayram ederdi votka masası...

Sesi de güzeldi hem, yanık değildi ama

Güzel giderdi dertli sazlarla yan yana,

Kar kaplar yollarını.

Ah Feryal abla düşe kalka yürürdü

İnce uzun topukluları, güzel saçlarıyla,

Kırmızı en çok ona yakışırdı.

Şarap sevmezdi ama varsa da hayır demezdi. Ekmek arası balık daha çok

Şöyle bir eylül esintisi

Ah Feryal abla ne güzel esip geçerdi

Kirpikleri vardı uzun değillerdi ,dudakları da büyük

Beni vardı...

Parmakları ince uzundu,

Kaşlarını çattın mı titrerdi gökyüzü

Ah Feryal abla ne güzel bir kadındı.