Yoruldum. Yaşamaktan değil. Kendimi anlatmaktan. Kendi sesimin duvarlara çarpıp bana geri dönmesinden. Kimsenin kimseyi anlayacak kadar masumiyeti kalmamıştı. Güven duygusu öldü çağımızda. Herkes menfaatine göre güveniyor, işine geldiği gibi davranıyor ne yazık ki. Bir kitapta okumuştum. Yazılan cümle şu: “Tiyatro bitti. Beklemeye lüzum görmüyorum.” Kim bilir ne için yazdı bu cümleyi yazarımız fakat ben bu cümleyi haykırmak istiyorum insanların yüzüne: “Bitsin artık tiyatronuz. Yetti canıma oyunlarınız.”


Aşksızız, haliyle hissiziz. Duygularımız körelmiş. Samimiyeti arayan var mı? Samimiyete açız. Güvene hasretiz. İnsanlar olarak dünyada kirletmediğimiz ve tüketmediğimiz bir duygularımız kalmıştı, artık onları da kirlettik. Aşk, çiftlerin birbirlerinin üzerinde hükümranlık kurmaya çalıştığı bir kumar oldu. Güvenmek ise menfaatimiz icabı taktığımız bir maske haline geldi. Ben dayanamıyorum. Ruhum çürümüş. İnsanı arıyorum insancıkların arasında. Günahlarımın altında eziliyorum. İnsan olmaya çalışmanın savaşını vermekten yıldım.


Dünyayı biz kirlettik. Dünyayı ellerimizle boğduk. Nefes alacak bir dünya bırakmadık. Hadi itiraf edelim artık, dünyanın ölümü olan kıyameti bizler adım adım getirdik. Neye yaradı hırslarımız? Neye yaradı taktığımız maskeler? İnsan neredesin? Samimiyet neden terk ettin bizi? Ey aşk ne olur terletme bizi! Dünya ki aşkın hürmetine yaratıldı. İnsanın mayası aşkla yoğruldu. Ey aşk gel! Gel ve kurtar bu çürüyen ruhumuzu.