Bugün futbol tarihinin en iyi finalini nefret ettiğim ev arkadaşlarımla izledim. Çünkü en yakın arkadaşım olarak gördüğüm arkadaşım başka bir ekiple maç izliyor.
Ben hayatımdaki önemli olaylarda genelde yalnız kalıyorum. Sevgili olayı zaten yok. Ama bugün fark ettim, benim hiç kızlarla konuşamam yok. Bana bakmazlar. Durum veyahut hiç arkadaşım yok, asosyalim, durumu yok. Yirmi yaşında yaşlılık tanıma uyan biri olmuşum. Herkes ve her şeyin sıkıcı hissettirmesi, eskinin gelecekten hep daha iyi olacağı fikri, yeni bir şeyler öğrenmek yerine bildiklerimle iyi olduğumu düşünmem, artık yirmi yaşında hevesimin yok olması beni yaşlı sınıfına sokuyor. Maç sonu Socrates dergi izlerken oradakiler, bu maçı oradaki Socrates ailesiyle izlemekten mutluluk duyduklarını ve bunu hiçbir şeye değişmeyeceklerini söylediler. Orada arkadaşları ( aileleri) ile birlikte aynı şey için o şeye beraber tutkuyla bağlı olmaları inanılmaz bir şey. Ben tutkuyla bağlı olabilirim; yeni şehir, yeni ortam, ÜNİVERSİTE duygularını yaşadım ve param olmadığı için her şeyde sınıfta kaldım. Ya ben çok fakirim ki zannetmiyorum, aile evinde normal yaşıyorduk. Ya da insanlar çok zengin. Şu an dünya kupasını izlerken kafayı yedim, çok eğlendim. Sağıma soluma dönüp bakınca kimseyle paylaşamadan odama çekildim. Ben arkadaşım dediğim insanların iyi kötü anlarında yanında olmak için çabalıyorum. Şunu fark ettim, niyeyse her zaman bana insanlar kötü anlarında geliyorlar ve ben onlara destek için orda oluyorum. Kız arkadaşından ayrılır, beni arar, "gel içek." Ya da kızın bir derdi olur, ben yardımcı olurum. Dertleri düzelip mutlu olduklarında ise beni s***r edip bırakırlar. Ben galiba kötü zamanlarında insanların yanında durarak onlara o anlarını hatırlatıyorum ileriki zamanlarda. Ama yüzeysel olup iyi zamanlarında yanlarında olunca da derinleşmediğim için gene yalnız kalıyorum. Tek çarem güçlü olup kendime yetmek. Zayıf olduğumda beni koruyacak kimsem yok.