içimdeki ruhsuzluğun ailemden gelmesi çok yorucu. ne hissedeceğimi bilmiyorum. şu an bunu buraya yazarken de kendimden tiksiniyorum. tanımadığım insanlara kendimi gösterip ağlanıyormuşum gibi geliyor. biraz ajite mi ediyorum olayları? başım o kadar ağrıyor ki gözümdeki ağırlıktan gözümü açamıyorum. babam arabada kafama ''ne diyorsun lan sen?" diye vurduğunda arabada kardeşim olmasa dalardım. keşke onlara muhtaç olmasam. para lazım. burs alacağım aile, yurt dışına gideceğim aileden pasaport izni vs. şu lanet insanlardan bir kurtulamıyorum. bir de nazik nazik utanmıyor musun, sen zaten her şeyi bildiğini zannedersin geri zekalı... ben öğrenmeye açım ama karşımdan bir şey öğreniyor olmam lazım dinlemem için, her cümlende boş nasihat verirsen ki genelde zaten bildiğim şeyleri yüzüncü sefer de dinlemediğim için ukala olmamalıyım.

hayatım boyunca örnek oldum, karşı çıkmaya başladığım için niye saygısız oluyorum? başım ağrıyor ve bu iki salaktan nefret ediyorum. ya onlara içimin ısınması için bana insan muamelesi yapmaları yeter. Dışarıda herkese melek olduklarından ne desem sallıyorsun, haa, olur mu öyle şey oluyor.

başım ağrıyor. şu an ölmek de istemiyorum yaşamak da. yani ölmek korkutucu, ondan yana sıkıntı yok ama hislerim eriyor. heyecan duyamıyorum. hiçbir hevesim kalmadı. annemle babam bana aynı anda bir saat bağırdıktan sonra, “sorun ne” dediklerinde sinirden karşılık vermemek için huzurlu hissettiğim bir anımı düşünmeye çalıştım. aklıma en huzurlu, fifa’da arsenal ile tiki taka oynayışım geldi. haliyle o psikolojik baskı karşısında yeterince güçlü olmadığından işe yaramadı.

başım ağrıyor.