Suzuka, Eylül 20..

Sana uzun zamandan beri hiçbir şey yazmamıştım. Gergin hissediyorum ve senden başka biri ile konuşmak istediğimden emin değilim. Ya da sanırım beni senden başka birinin anlayacağına dair inancım yok. Çünkü ikiz olsak da sadece kardeş olsaydık bile bizim aramızdaki iletişimin ve uyumun farklı bir hali vardı. Ve ben bunu tıpkı senin gibi hiç kimse de bulamadım.

Sabah ilk antrenman seansına çıkacağım. Yarışmaktan ya da araç içinde olmaktan bir an bile korkmadığımı biliyorum. Ama huzursuzum ve bunun nedeni benden kaynaklanmadığından hiçbir şeyi düzeltemiyorum. İnsanların inançları yüzünden şüphe tohumları kalbimin tarlasına ekilmek için fırsat kolluyor ve bunun olmasını istemiyordum. Kendimi biliyorum. Nerede ne yapabileceğimi, ne kadar yeteneğim olduğunu her zaman bildim. Ölmekten korktuğun için bir anda bir karar aldım ve on yıl boyunca en sevdiğim şeyden uzakta kaldım. Şimdi ise kimsenin bana inancı yok. Ki o zamanlarda bile senden ve ailemden, özellikle babamdan başka kimseyi yapabileceklerime inanırken görmemiştim. Damalı bayrağı ilk gördüğüm halde her zaman bu birilerinin hatasından ya da isteksizliğinden kaynaklı görüldü. Bugün burada olmam bile sadece ilgi çekmem için planlanmış bir reklam gibi görünüyor. FIA kadın programını desteklediğini kanıtlama çabasındayken takımın ana amaçlarından biri takım puanlarını korumamdan ziyade basında yer almalarını sağlayacak farklı bir nedenden ibaret. Çünkü birinci pilotlarının zaten yeterince puan alacağından eminken ben basının önüne atılan bir oyuncağım.

Beni bilirsin kendime ve yapacağıma inanmam benim için yeterlidir. Ki burada annem de babam da yanımdayken bana inandıklarını da biliyorum. Daha fazlasına senin gibi asla ihtiyaç duymadım. Benim huzursuzluğum, belki de rahatsızlığım sistemin geldiği noktayla ilgiliyken insanların hâlâ kadınları eksik ve yetersiz görmesinden kaynaklanıyor. Formula’nın satrançtan ya da binicilikten bir farkı yok. Yeterince pratik ve ne istediğini bilmek insanı istediği noktaya er ya da geç getirecektir. Belki kadınlar için ilkel mücadele içgüdüsü evlere konulup süs bebeği gibi büyütülmelerinden sonra biraz törpülenmiş, derinlere saklanmış olabilir ama eğer isterse kimsenin içindeki vahşetin çağrısına hayır diyebileceğini sanmıyorum.

 

Hafta sonu boyunca Mahsa Amini’nin adı kaskımın üzerinde olacak. Onun ölümünün üzerinden bir yıldan biraz daha fazla zaman geçmiş olsa da ölüm yıldönümü sonrasında benim ilk yarışım Suzuka olacak ve burada onu anmak benim için sandığından önemli olabilir. Ahlak polisi adı verilen ve kendilerinde genç bir kızı saçı göründüğü için öldürme yetkisi bulanlara baş kaldıranları da onurlandırmak istiyorum. Yaşama hakkı elinden alınan, kısıtlanan öylesine çok kadın var ki onlar için bu hareket denize bir damla bırakmak kadar önemsiz olsa bile bunun benim vicdanımdan kaynaklandığını biliyorum. Yaşı kaç olursa olsun, yeterliliğini ne kadar ileri götürürse götürsün erkeklerin dünyanın dört bir yanında kadınları eksik görmemesi adına bir adım bile atabilmek önemlidir. Ki hiçbir şey yapamasalar, yapmak istedikleri elinden alınmış olsa bile bir insanı insan olduğu için temel haklarından mahsun bırakmayı kabul etmeyecek bir zamanı özlemeye ve dilemeye de devam edeceğim.

Kimse dünyayı kurtarmak zorunda değil. Ben de dünyayı kurtaracağımı, yarışarak da olsa bir devrim yaratamayacağımı biliyorum. Belki de berbat bir performans sergilerim. Lakin bunun bir kişiye dahi ilham olmasının anlamının büyüklüğünün farkındayım. Güzel ve olması gereken şeyler bir anda olmaz ama yeterince damla bir araya gelirse bir dağı devirip cennete en yakın manzarayı gözler önüne serebilir.

Cennet hakkında düşünen biri değilim. Bu sadece metafordan ibaret. Zira inançlı biri değilim ve olmak da istemiyorum. Körlemesine bana dayatılan hiçbir şeyden hoşlanmadığım gibi sorgulamayı engelleyenlerden de bir şekilde nefret ediyorum. Nefretin kötü olduğunu ve ne sebeple olursa olsun insanın içinde bulunmaması gerektiğini de biliyorum. Lakin dayatma seven tüm oluşumlara olan sevgisizliğimi daha iyi nasıl anlayabileceğimden bihaberim. Sen şu an burada olsan daha iyi bir yolunu bulursun. Çünkü senin edebiyatın kadar benimki kuvvetli değil ve sen de asla tarih derslerinde benim kadar iyi olamadın. Aynı olsak da her zaman ufacık bile olsa bir farkımız oldu.

 

Gerçekçiliğe düşkünlüğüm yüzünden ender olarak hayal kurduğumu bilirsin. Bugünlerde bazı anlarda hayal kurduğum oluyor. Galiba bu hırsımdan kaynaklanıyor. Ne yapabileceğimden eminim ve bir an önce olmasını istiyorum. Simülasyonda iyi iş çıkardım ama asıl sınavın sabah olduğunun farkındayım. İlk seansta bazı testlerde yapacağımızdan pistte istediğim kadar rahat olamayacağım. Yine de ikinci seans benim için diğerleri gibi daha belirleyici olacak. Seansın tam yarış saatine denk gelmesi analizler için iyi sonuçlar doğuracak gibi görünse de yağmur beklentisi çok yüksek görünüyor. Yarısı kuru yarısı ıslak pistlerden nefret ediyorum. Seanslar ve yarışlar boyunca yağmur yağsa asla tepki vermem. Lakin o malum kazalardaki gibi yine yarı yarıya olan pistlerden birine maruz kalırsam dikkatimin dağılmasından korkuyorum. Ya da tam aksi şekilde bunun o korkunç hırsımı tetiklemesinden çekiniyorum. Çünkü şu an diğerlerince eksik görünmemden ötürü hırslanmış olsam da o korkunç seviyeye henüz yükselmedim.

Sen yarışlardan önce rahat olurdun. Aklından geçen şeyleri dolaysızca söze döktüğün o zamanlarda düşüncelerinde gezinenler genellikle komik olurdu. Benim düşündüklerim ise yine hayatı ve düzeni sorgulamaya gidiyor. Belki yanımda olsan farklı düşüncelerim olabilirdi diye bir an düşünsem de biliyorum ki eğer sen gitmeseydin ben yeniden buraya dönmezdim. Yarışa dahil olabilmek için bir eşiği geçmem, ne istediğimi korktuğum şeylerden daha çok önemseyip kendimi öne almam gerekiyordu. Ve tüm bunları sağlayan senin ölümün oldu. Dibin dibi olan bir yere kadar düştüm. Tartaros’a sürgün edilen bir melek gibi ışıktan uzaklaştım. Sarhoşluğun en derin haline kadar sürüklendim ve sonra birden çıktım. Ki hâlâ o kuyuya o ışığın nasıl girip beni bulduğunu da bilmiyorum.

 

Ailenin yine sevimlisi olabilirim ama sanırım F1 cemiyetinin psycho’su olma ihtimalim her geçen an yükseliyor. Basın toplantısında biraz agresif olduğumu ve bunu bilerek yaptığımı kabul ediyorum. Yüzlerindeki kendini beğenmişliği silmek istiyorum. Ve bunu onlarla arkadaş olarak yapamayacağımı biliyorum. Eğer hâlâ pembe gözlüklerim olsaydı ve erkeklerin aklının nasıl çalıştığından eskisi gibi haberdar olmasaydım daha sevimli, belki de olduğum kişi gibi olurdum. Lakin burada düzen onlara hizmet ediyor. Ve ne kadar medenileşmiş görünürlerse görünsünler onların derilerinin altında ne sakladığını biliyorum. Başka bir kulvarda belki daha uyumlu olabilirlerdi ama burayı sadece kendilerine ait bir krallık olarak görüyorlar. Krallıkları başlarına yıkılmak üzere olsa dahi bir kandırmacadan kurtulamıyorlar. Yapılmış değişikliklerin yarışı ne hale getirdiğini görmeyerek belki de en çok kendi krallıklarını kendileri yıkarak hiç ses çıkarmadan günlerini ve yarışlarını geçiriyorlar.

Nisan ayında Voltaire bir açıklama yapmıştı. Sprint yarışlarının F1’in doğasına aykırılığı yüzünden uzun süre yarışmama ihtimali olmadığından bahsediyordu. Kendisine ender de olsa katıldığım anlardan biriydi. Muhafazakâr davranışı gibi kulağa gelebilir ama bu yolu sevmeyi başaramıyorum. Ve buna rağmen muhtemelen Amerika’daki yarışlardan birinde daha bu şekilde yarışmam gerekecek. Tabii bunun sonrasında da sprint sevmediğimi açıklamaktan bir an bile çekinmeyeceğim. Çünkü sevdiğim ve takdir ettiğim bir şeyi, birini söylemekten çekinmediğim gibi sevmediğim şeyleri doğrudan söylemekten de sakınmam. Ve sevmediğim şeyler her gün daha da artıyor.

Burada olsan aslında eğlenceli olabilecek bir değişiklikten bahsedilmeye devam ediyor ve ben henüz bunda tam olarak ne karar verdiğimden emin değilim. Genel olarak olumsuz bir hissim olsa da MotoGP ile Formula’nın aynı gün aynı pistte olması farklı görünüyor. Her şey çok sıkışık ve padok artık olduğundan daha kalabalık olacak olsa bile bir kerecik denemeye karşı değilim. Ki bundan veri elde etmek istediğimi saklayamam. Pist daha fazla araçla daha hızlı temizlenirse bunun nasıl bir etki edeceğini merak ediyorum. Yine de mevcut halde bile satılan o ayrıcalıklı biletler, farklı projelerin çekim ekipleriyle oluşan kalabalıktan kaçmaktan başka bir şey istemiyorum. Benlik bir durum henüz yok ve diğer pilotları çekiştiren birilerini görmem eğlenceli olsa da etik değerlerim gereğince doğru olanın yanındayım. Doğru olan ise kesinlikle dinlenme alanında daha rahat olmamız.

 

Ne amaçla yarıştığı belli olmayan kardeşin Maya