Gece Postası (Night Mail)


Film, sanatla propagandanın iç içe geçtiği ve değerlerin, düşüncelerin bir bütünü olarak günlük hayattaki olaylara bakılan pencere niteliğindedir. Bir gezici posta treninin ve demir yolu işçilerinin çalışma düzenini, çalışmaktan zevk alan insanların posta dağıtımı esnasında yaşadıkları olayları bizlere göstermektedir. Filmde söylenene göre yarım milyonun üzerinde mektup taşıyan bu tren, havadan çekimler ile daha heybetli ve daha güçlü görünmektedir. Bu, o dönem için gerçekten önemli bir maliyet demektir. Filmde insanlar arası mesafeyi kapatacak bir kaygı bulunmaktadır. Mektup; zengin, fakir, yaşlı, genç birçok insanın ortak paydasıdır ve bunu sağlayan demir yolu işçisi, treni yapan mühendis, postane çalışanları; hepsi bunun için emek vermekte ve birlikte bu işi başarmaktadır. Sınıflar arasında kötü bir bağ olmadığı ve çalışma düzeni ile bu bağın her zaman sevecen bir şekilde gerekli olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Film, izleyiciyi başkaldırmaya yöneltmez ve toplumsal sınırların gerekli ve yararlı olduğunu belirterek kabul edilmesini sağlar. Filmin sonradan seslendirilmiş olması akıcılık için gerçekten çok büyük bir eksi olarak bizlere yansıyor. Birçok yerde anlaşılmayan diyaloglar ile tamamlayamadığımız alanların kalması, filme olan ilgimizi bir anda bitiriyor. Mektuplar bölgelere göre ayrıldıktan sonra kontrol odasına gönderilir, personel orada tekrar kontrol eder ve ettikleri sohbetle aralarındaki ilişkiye vurgu yaparlar. Bu, filmde tempoyu biraz yükseltirken seyircinin dikkatini çekmeyi başarıyor. Düzenli bir çalışma sisteminin olduğunu bizlere çok net bir şekilde iletiyor. Herkes kendine verilen işi tabiri caizse canla başla yapmaya çalışıyor. Tren, gideceği yere doğru hareket halindeyken bizlere gösterilen ara görüntüler ile aslında tüm dünyaya bir gövde gösterisinin yapıldığını fark ediyoruz. Birçok kez gösterilen maden fabrikaları, çelik fabrikaları ile sanayileşmeye verilen değeri, İngiltere'nin sosyal, ekonomik ve teknolojik olarak birbirine nasıl bağlı olduğunu gösterir ve çalışma hayatlarını harcayan insanlara her şeyin birlikte mümkün olacağı fikrini verir. Zaman, insanlığın her döneminde önemli bir unsur olmuştur. Trenin posta bıraktığı şehirleri sayması resmen bir propaganda anlatımını bizlere iletiyor. Tren raylarının saatler içinde birden fazla şehre ulaşması, o ülke vatandaşlarına gurur kaynağı olurken karşıt devletlere bir güç göstergesi şeklinde belirtiliyor. Zamanın değerli olduğu, mektup vermek için durak olmayan yerlerde dağıtımı sağlamak üzere kullanılan askılı aparat ile bizlere gösteriliyor. Halk tarafından oturtulmuş bir saat düzeni olduğunu, trenin gelme vakitlerine yakın tren yolu tarafına giden bir çiftçi adamla görüyoruz. Artık günlük bir rutin haline gelen bu olay ile insanlar mektuplarını ve gazetelerini zarar görmeden alabiliyorlar. Teknik açıdan birkaç değerlendirme yapacak olursak kamera kullanımı bizleri merak içinde bırakmadan her şeyi açık, net şekilde anlatıyor. Kamera hareketleri gerçek anlamda cesur bir şekilde yapılıyor. Dönemi için havadan görüntüleme ciddi bir masraftır. Yakın çekimler ile trenin makasları ve aksanlarının gösterilmesi, endüstriyel anlamda makineleşmeye verilen değeri gözler önüne sermektedir. Doğa çekimleri ve genel çekimler ile izleyiciyi sıkmıyor, bunun yanı sıra bir rahatlama hakkı veriyor bizlere. Kameranın posta treninin içinden çıkması, bizlere adeta bir nefes aldırıyor diyebiliriz. Bununla birlikte trenin gelişi ile kaçışan hayvanları görmemiz, oranın doğa yapısı hakkında bizlere güzel görüntüler vermektedir. Karakterlerin iç dünyaları hakkında hiçbir şey bilmeyiz, sadece işe yeni başlamış olan bir kişinin orada işi öğrenmeye çalışması ve sorumlu memurun onu izlemesi ile onda oluşan heyecanı ve endişeyi görebiliriz. Fakat film içinde olan oyuncular, kameranın varlığından haberdar olduklarını ciddi derece belli etmektedirler. Bu da doğal bir yapım olmasının önüne büyük bir engel sermektedir. Yönetmenin gerçekçi bir belgesel olmasını istediği için amatör oyuncular ile bu işi yapma düşüncesi, bu bakımdan resmen bir hüsranla bitmiştir. Filmin oyuncuları iyi olmasa da yapım ekibinin bir o kadar cesur halleri vardır. Filmin en önemli ve gerilim dolu sahnesi olan askılı çantayı tam vaktinde dışarı bırakmak ve bu işi sağlıklı bir şekilde yapmak oldukça zordur. Araştırmalarıma göre o işi yapan bir kişi hayatını kaybetmiş, bir kişi de kolunu kaybetmiştir. Bunu çeken kameraman ve yönetmen gerçekten cesurca bir işe girişmiş, o gerilimi bizlere yansıtmış ve işi başarıyla bitirmişlerdir. Orada olan matematik hesabı, hız hesabı ile tam vaktinde bırakılan çanta teslim edilmesi gerekilen yere bırakılmıştır. Filmin aslında hareketsiz bir trende çekilmesine rağmen bizlere yansıttığı gerçekçiliği, sinemanın ve yönetmenin büyüsü olarak tanımlamak yanlış olmaz diye düşünüyorum. Bu açıdan gerçekten sonradan eklenen ses dışında film içinde rahatsız olacak bir kesit bulunmamaktadır. Yumuşak kesme hareketleri, kamera hareketleri dönemine göre iyi ve cesur çekimlerdir. Film sonunda işçilere emeklerinden dolayı teşekkür edilerek bir şiirsel diyalog ile bitirilmesi, filme yumuşak bir bitiş şansı vermiştir. Sonuç olarak devlet destekli bir yapım olsa da sanatsal açıdan ciddi derece uğraş verilmiş ve üzerine kafa yorulmuş bir film ortaya çıkmıştır. Filmin gişe başarısı da bu uğraşın en büyük ödülü olmuştur. Filmde gösterilmek istenen eğitsel propaganda yapısı yansıtılmış ve başarılı bir şekilde tamamlanmıştır. Bu da yönetmenin kendisinden istenilen işi fazlasıyla iyi yaptığını göstermektedir.