4.10. İşte okul alarmım çaldı. Sertçe, sanki birine vurur gibi alarmı durdurdum.

Hemen kalkıp hazırlandım . Ve Helin aradı, onunla telefonda konuşarak merdivenden yavaş yavaş indim.

Otobüs durağına doğru yol aldım, durak her zaman olduğu gibi doluydu, telefonda konuşmayı kestim ve otobüsüm geldi. Elimi siyah yeleğimin cebine atıp kartımı çıkarttım ve dıııt. Arkamda gelen, siyah kot ceketli, saçları kumral, yukarı kalkık 1,88 boylarındaki çocuğun kartı yoktu; ben bastım. O kadar yakışıklıydı ki ona bakakaldım. Sonra çok kibar ve narin sesiyle, "Teşekkür ederim." dedi. Hem yakışıklı hem kibar... Otobüs tıklım tıklımdı, ayakta durdum. Yakışıklı çocukla aramızda işe giden bir orta yaşlı adam vardı, ikinci durakta indi ve aramızda mesafe kalmadı. Ben, kulaklığımdan çalan uyku yok bana, şişenin dibini görene kadar müziğini dinleyedururken yola bakıyordum. Duracak düğmesine basarken gerçekten de elektrik çarptı. İnanmıyorsunuz belki ama gerçekten hiç şaka yapmıyorum. Yakışıklı çocuğun eli elime değdi ve elektrik çarptı ama yaklaşık iki gündür elektrik çarpıyor bana, herhalde toprağa elimi basmam lazım.

Neysee... Sonra bana öyle nazikçe, kibarca ufak bir tebessüm etti ve otobüsten indik. Muhtemelen aynı yere gidiyorduk çünkü hiç ayrılmadan yürüyorduk ve köprüde de beraberdik. Rüzgar esti ve saçım uzun olduğundan ona doğru geliyordu. Sanki dizilerdeki o klişe sahne oldu birden ve yollarımız ayrıldı. Köprünün sonunda o sağa tarafa yöneldi, ben düz gittim ve okula geldim. Okulun bahçesinde arkası dönük bir şekilde o yakışıklı çocuğu telefon ile konuşurken gördüm, yanına gitmeye çalışırken:

Helin: Hilal, bugün sınav var, nasılsın, diye arkamdan sanki zafer kazanmış ya da kaybetmiş gibi öyle bağırıyordu ya da savaş çıkmışçasına...

Ben: Günaydın Helin, iyiyim, sen nasılsın, diye sordum.

Helin: İyiyim. Eee, sınava çalıştın mı?

Ben: Çalıştım, zaten kolay olur ya.

Helin: Hiç zannetmem, fizik sınavı kızım bu, valla hocanın ne yapacağı belli olmaz. Sana bir şey mi oldu? Uzaklara bakıyorsun sürekli, hiç yüzüme bakmadın, ne oldu, iyi misin?

Ben: İyiyim, şey, ıııııı, şey, kalbim ağrıyor seninle konuşmayı kestiğimden beri.

Helin: Bir şey mi oldu yoksa...

Ben: Üff, saçmalama Helin, sınav heyecanıdır, dedim. Belki de gerçekten Helin'in dediği... Neyse.... Okula girdik, Helin ile merdivenlerde giderken arkamda yine o yakışıklı vardı.

Sesiz kalmaya çalışıyordum ve ilk fırsatta Helin'e sabahki olaydan bahsedecektim. Ve sınıfa geldik, yerlerimize oturduk, kitapları çıkardık ve edebiyat hocamızı bekledik, geldi. Yanında o vardı ve tüm kızlar -Helin hariç, ben dahil- ona bakıyorduk, erkekler ise sinirlilerdi ve bir kader olduğunu düşündüm.

Öğretmen: Evet, günaydın çocuklar, yeni arkadaşınız Gece; bu sene okulumuza Almanya'dan geldi, sonra tanışırsınız, dedi. İsmi ayrı etkileyiciydi.

Yer değişikliği oldu ve Gece tam arkamda oturdu. Sıraya geçerken bana otobüsteki gibi güldü ve göz kırptı bana. Sabah ufak bir tebessüm etmişti, şimdi de gülüyordu. Derse başladık ama bedenim orada, ruhum ve aklım Gece'de kaldı. Zil çaldı ve teneffüs oldu. Sınav heyecanı ve Gece ile tanışma heyecanı, ben dahil tüm kızlarda vardı. Helin ile biraz hava almaya çıktık bahçeye, camın dibinde bize bakıyordu Gece. Bir an, sadece bir an göz göze geldik; bana gözlerini dikip bakıyordu, hiç ayırmadı gözlerini, ta ki Ela gelip perdeyi çekene kadar...