İndik Cihangir'in yokuşundan

Denize hasret bir yel gibi

Durduk kıyısında ve dindik beraber

Gülüşmelerimiz geldi ardımızdan

İç çekişlerimiz

Anılarımız

Kırgınlınlıklarımız

Geldi birer birer

Onlar da oturdu yanımıza

Dizildiler sağ baştan

Sessizlikleriyle hissettirdiler varlıklarını

Sonra birleşti ellerimizin izleri

Suyun toprağa sızmasi gibi

Ayın bulutun ardında kaybolması gibi

Kaybolduk birbirimizin el izlerinde

O izler konuştu biz de sustuk dizilenler gibi

Ve hissettik içimizdeki karmaşayı

Bir deniz gibi dalgalandık taştık

Ellerimizle düzeltik kıyısını köşesini

O denizin

Yıldızları da boca ettik üstüne

Kirpiklerimize düşenleri de doldurduk ceplerimize

Sonra vurduk kendimizi sokaklara

Arnavut kaldırımlara işledik sokak lambasının yanan cılız ışığını

Geçişimizi izledik karşıki eski ahşap cumbalı bir evden

Galata'yı görünce kalakaldık öyle

İçimizden okuduk birbirimize söyleyemediğimiz güzel şiirleri

Büyülenmiştik bir kere

Saptık bize çıkan sokaklara

Ve sonra kedilerin yürüyerek aşındırdığı o yolları aldık kollarımıza

Okşadık başlarını

Sahiplendik bastık bağrımıza


Bunlar olurken gecenin saklısında

Aydınlandı bir anda Cihangir

Gözlerimizdeki parıltıyla

Ay utandı indi gökyüzünden

Yıldızlarla biz kaldık

Ve bir de Cihangir sokakları