Kadın güzeldi.

 

Tek başıma oturmuş, sigara ve biramı yudumluyordum. Yıllar önce, gençlik yıllarımın bir kısmını doldurduğum bu bara uğramıştım. Burası kaçındığım, heyecanlandığım, utandığım bir şehirdi. Yıllar sonra tekrardan, her birini anmak adına tekrardan bu şehirdeydim.


 Kadına bakıyordum, sanki onunda ilgisi burada gibiydi. Belki de sadece içtiğim biraların, histerik bir etkisiydi. Garson kadının beni izlemesini diliyordum.


 Sahici bir ziyaret miydi bilmiyorum, sahiden neden gelmiştim? Şimdi oralı olduğum üniversite yıllardım da yerleştiğim o şehirde boğulmuş hissetmiştim. Yıllar sonra aniden gelen bu istek, çevremden, yaşamımdan gelen bu uzaklaşma isteği, neydi? İşim ve dostluklarım yolundayken, aniden gelen bir inme gibi kapılmıştım bu hisse, birkaç yalnız geçirilen bar yolculuklarından sonra, içerken tıpkı şu an olduğu gibi tek başıma içerken almıştım bileti.


 Acaba kadını neden rahatsız eder gibi hissetmiyordum? Arada o da bana bakıyordu, tanışık olduğu masayla sık sık muhabbet halindeydi. Etrafta bir istek var mı gibi bakarken, bana denk geldiğinde sanki bakışlarımı kontrol ediyordu. Acaba o da bana bakıyor muydu?


 Hayatımın heyecanını kaybetmiş olması mı, beni manidar geçmişime bir yolculuğa çıkarmıştı. Anılarla ve artık bir benzerlerini yaratamayacağım anılara, bu kadar mı acıkmıştım? Sıkıntımı, geçmişe olan açlığımı anlayamıyordum. Geçmiş atlatılmaz mıydı?


 Bir bira daha sipariş ettim, acaba bu kaçıncıydı bilmiyordum. Kadın siparişimi alırken ve getirirken o bakışların içerisindeki özel his hiç var olmamışçasınaydı. Sanki anlaşmış ve bundan söz etmeyeceğimizi konuşmuştuk. Sıradan bir iki cümle kurulmuş. İki tarafta birbirine ilgi göstermiyor gibi sıradan müşteri çalışan ilişkisine bürünmüştü.


 Biralardan alınan yudumlarla, kadına bakışlarım daha da yükseliyordu. Artık arada saniyelerin çift hanelere çıktığı bakışlara geçiyorduk. Acaba erkek çalışanlar, kadına baktığımı fark etmiş miydi? Ne düşünürlerdi ki, rezil birisi miydim ben?


 Bu şehir yaşadığım şehirden daha kapalı bir yerdi. Bağnaz insanlarının içerisinde, biraz onlara uyum sağlamış daha aydın insanlarda vardı. Fakat yine de içlerindeki asimilasyon, onları da biraz bağnazlaştırmıştı. Bundan dolayı geriliyordum. İçimdeki o yabancılaşma hissiyatı, yıllarımı eskittiğim bu şehirde de içime oturmuştu. Oysa burada çalışanların bir kaçını tanıyor, hatta yıllar üzerine kısa bir muhabbetin ardından girip oturmuştum içeri, yine de o yabancılaşma ve yargılanma hissi ansızın içime oturmuştu. Sarhoşlaştıkça utanır bir hale geliyordum.


 Kadını oturmuş, izliyordum artık, bakışlarını üzerimde hissetmek istiyordum. O heyecanın içerisine çekilmek ve onunla tanışmak istiyordum. O şimdi gizemli bir roman karakteri kadar ilgi çekiciydi benim için, hayatı hakkında fikirler yürütüyor. Onunla kendimi birlikteyken hayal ediyordum. Asla gerçek olmayacak senaryolar kuruyordum, onun arkadaşlarını, ailesini, onlarla geçireceğim zamanı düşlüyor. Mutlu hissediyordum, kadına bakarken ansızın bir tebessüm belirdi yüzümde. Kendimi görmüyordum, fakat bu bakış bana güzel hissettiriyordu. Kadın bana doğru döndü ve tuhafça baktı. Birden eliyle, bir isteğiniz var mı dercesine bir hareket yaptı. Sanki o anı bekliyormuşçasına kafamla reddettim. Yüzümdeki tebessüm silinmemişti, fakat o an elektrik çarpmışa dönmüştüm. Bunu hiç beklemiyordum, önüme döndüm. Karşımda birisi varmışçasına, kabullenir bir surat yaptım.


 Peki şimdi ne olacaktı, hayallerim yıkılmış mıydı? Gençliğimdeki aradığım heyecanı sanırım artık bulamayacaktım. Beni farkında olmasam da, sarıp sarmalayacağını sandığım bu şehir, yabancı olduğumu bir kez daha suratıma vurmuştu. Doğru ya, ben yıllar önce bu şehirden kaçmıştım. Ailemden kalan son kişi de buradan göçtüğünde bir daha gelmemiştim. Bu yüzden arayacağım bir arkadaşım da yoktu. İstediğim bir yalnızlık değil, sadece heyecandı.


Utanmıştım, artık kadına bakamıyordum. Son bir sigara yaktım, telefonla bir dönüş bileti aldım. Ne kadar kalacağımı bilmediğim için otelden rezervasyon yaptırmamış olduğuma şükrettim. Hızlıca biramı bitirdim. Kadın sanki orada asla var olmamış gibi davranarak kasaya yürüdüm. Kasadaki adamı da tanıyordum, standart bir kısa konuşmadan sonra hesabımı ödedim. Bar en üst kattaydı, hayal kırıklıklarımı düşünerek dört kat aşağıya indim yavaşça, dar merdivenlerde yanımdan geçen fark etmediğim insanlarla çarpışarak aşağıya indim, her merdiven adımlarımda. Her bir omuzların birbirine değişinde, anılarım birer birer siliniyorlardı. Sonunda dışarıya çıktığımda, bir daha bu şehire gelmemek üzere ayrıldığıma, emin olmuştum…