Üniversitenin bittiği yaz benim için birçok şey belirsizdi. Seninle konuşmalarımızın çoğunda düzenli bir işte çalışmak istemediğimi ancak kendi işimi yapmamın beni iyi hissettireceğini ve bu yüzden zamanımın çoğunu çocuk bakarak geçirmek istediğimi söylerdim. Sen hem bana destek verir hem de benim düşüncelerimden şüphe etmezdin. Geleceğimizi düşünmek içimize her anlamda sinen mesut bir hayatı düşlemek gibiydi. Sonsuza kadar birlikte olmak bizim için bu hayatın yeterli koşuluydu sanki. Sen beni ben seni sevdikçe ve anladıkça önümüzde dağ olsa duramazdı. Bunu yalnızca bilip hissetmiyor bunu somutlaştırıyor ve birbirimize olan inancımızı besliyorduk.

Senin okulun biraz uzadı, o yıl girdiğim kamu personeli seçme sınavının sonuçlarına göre iki ile mülakat için gitti. Sen bu süreçlerde de hep benimleydin. Sonra işe başlamam gerektiğinin haberi geldi, sevindiğini biliyorum bir yanının buruk olduğunu hiç düşünmedim uzunca bir süre. henüz mezun olmamış olduğun için bunun senin içinde zorlu bir duruma yol açtığını, bir yandan çalıştığını ve para kazanmak zorunda olduğunu boş durmamak için düşündüm. O kadar hayatla karşı karşıyaydım ki ben kendi dertlerimden senin içinde bulunduğun süreci anlayamamışım işte. Anneannem vefat edince hiç bilmediğim bir şehirde yalnız kaldım ve destek isteyebileyeceğim yalnızca sen vardın. Beni bilirsin ben ailevi sorunlarımı, özel ihtiyaçlarımı insanlarla paylaşan biri değilim yalnızca sen bu yüzden. Senden ilk kez bir destek göremedim, ev tutmam gerekiyordu, babamın maaşıma kadar idare etmem için verdiği param benim tahmin ettiğim zamandan da önce bitmişti ne yapacağımı bilmiyordum. Üstelik akşam 6'da işten çıkıp güvenemediğim emlakçılarla ev bakmak bana korkunç geliyordu. sana kaç kez bu süreçte gelmeni istiyorum dedim ve sen bana çalışıyorum şantiyedeyim dedin. İşte bizim dönüm noktamız işte bizim ayrılışımız. gerçek hayata adım attığım da yalnız kalışlarımın senin varken yokluğunu yaşayışımın adı bu. 4 ay boyunca türlü sebeplerle senden vazgeçmemek için sana yalvardım. Üstelik açık açık gel dedim, gelmen gerekiyor dedim. Sen gelemedin. Bir yılbaşı tatilinde memlekete gittin anneannem beni çok özlemiş dedin. Kalbim en olmayacak yerinden kırıldı sana hiç kırılmayacak şekilde hem de. Sana yalnızca ben de özlemiştim benim de ihtiyacım vardı, ben de.. dedim ve öylece kaldım. Yaşadığım bütün her şey ne kadar da ağır geliyordu üstelik ilk yıl izin hakkım olmaması sebebiyle hiç bir yere gidemiyordum ve kendimi sıkışmış hissediyordum. Ailen uzakta, bu şehirde yalnızsın diyordum kendime sık sık. Yine o zamanlarda anladım ki benim için ne büyük zorluktu yalnız yaşamak, yalnız kalmak, yalnız hissetmek. Ev bulamıyordum, beni evinde misafir eden arkadaşımsa benden hoşnut değildi, geceleri tek başıma ağlıyordum. Sonra bir telefon konuşmamızı hatırlıyorum seni sevmekten vazgeçmek istemiyorum nolur gel demiştim sana. Sen benim seni bırakmayacağımdan o kadar emindin ki ilişkimiz için hiç bir şeyi tehdit olarak görmüyordun, benim içimde bulunduğum durumu tam anlamıyla anlamıyordun ya da okulu henüz bitirememiş olmamın verdiği bir bunalım hali vardı bilmiyorum seni o zaman anlamaya çalışsam da anlayamadım sanırım kendimi de anlayamadım. Öyle ki bana neyin iyi geleceğini bile bilemez haldeydim.

Sonra annem hastaladı, 3 gün aldığım idari izinle döndüm memlekete. Özellikle bildirmek istedim sana ailemin yanına geldiğimi annemin hasta olduğunu ve bu kez senin bu durumla da ilgilenmedin o zaman dedim ki kendi kendime sen hayat kuracaksın bu adamla, anneni bile sormayan bu adamla hayat kuracaksın. Belki kendim için belki annem için bilmiyorum o gece ağlaya ağlaya vazgeçtim senden. Birbirimizi çok sevdik ve hep iyi geldik sonra dedim ki bundan öncesi hayat değildi ki bundan öncesi büyük bir rahatlığın içinde eşlikçileriydik birbirimizin işte bu yüzden gerçeklerle yalnız kalmak canımı acıttı senin varken yok oluşun canımı acıttı.