Şubatlar getirdim hayatlar gibi

Hayatlar örtülüyor şubatlar,

Alsam kucağıma rahatlar gibi.


Uyandım gecesine,

Dudaklarım dişlendi aydan aşağı

Gözlerimi kaçırıp saklamak istedim aydınlığından

Neyi tanısam neyle tanışsam zifte kesti

Tiksindim sabahın gelişinden,

Görünen, gözlerimi açtıran;

Her neyse ve bir şeye benzeyen ne varsa

Koyu belalar okudum ateşine doğru

Kokusunu, uykusunu attım üstümden

Bulup yokuşlar geçtirdim aklıma gelmeyen çarelere


Getirdim şubatları kahpe olan üşüsün

Kaçtıkça serin nefesimden kucaklar düşünsün

Gündüzleri geçmez telaşlar, geceleri acı

Ağlamadıkça dünya, delirmedikçe ilacı

Geçmesin boğazından ben anlamazdan gelirim

Hatta bilirim

Kıyas ve diyet,

Ne olası ve iştahlıdır benim serinliğimde


Hayır

Koymam mağruru illette,

Düşürmem zulmetten daha aşağı

Yani körlük de bir armağansa

Ve tutup kırabileceği ne varsa insanın delirdikçe

Alıp önüne koyarım kandırmak pahasına


Düşürürüm dizlerine

Bağışlanmak ister de dili varmaz

Ama dost olan sıcağımda kalsın öpeyim avuçlarından

Zalime bembeyaz karanlıklar ki ahtım almaz

Yine bir iştah gelmez gözüne

Ama yine bir diyet sayılmaz.


Şubatlar,

Dağıtır gider yeryüzünü bilirler

Şimdi düzen bile şaşırır varlığını

Ben koynumda getirdim bu sefer


Büyük ihmaller ve ardında dualar

Yalanlar yalancılardan kanayarak sökülüyor ne güzel

Sır olan incitir diye mi sır?

Yar olan yalanı ne bilsin değil mi?

Saklanan göze gelir de saklayan kör olur

İnsanlar nelere inanıyor eyvah

Kötüler insafa gelir de

İnsaf bir daha kötüye gelir mi?


Getirdim

Örttüm kimine ipek çarşaflar

Kimine kara körlük


Kucağıma sığdı da beraber soluklandık

Acısından sürdü yalanın yüzüne

Açtı beyaza büyüyen gözlerimizi

Gördük.



Fotoğraf: Şamil Çakır