Evet geldim... Buradayım, hiç olmadığım kadar yanındayım. Geleceksin, demiştin hatırladın mı... Ben hiç unutmadım, çünkü bu lanet kapıyı çarpıp çıktığımda gelmeyeceğimden emindim. Ama sesin, o “Geleceksin.” diyen sesin daima aklımda, kulaklarımda kendine iğrenç bir yer buldu. Öyle ki bazen bana kabuslar gördürdü, kaç kere fırlayarak kalktım yataktan. Kaç kere gözüme uyku girmedi... Her defasında kendime böyle bir şey olmayacağını söyledim. Kendi kendimi rahatlatmaya çalıştım. Fakat fark ettim ki kendimi senin sesinden, zehirli kelimelerinden bile koruyamıyorum. Acizliği hissettim ama ne hissetmek, iliklerime kadar hissettim onu. O geceler bana hep eziyet oldu. Koskoca gökyüzünün altına sığmaz oldum, paylaşamaz oldum gökyüzünü ay ve yıldız ile. Deliliğin eşiğine geldim ama daima geçecek diyerek kandırdım kendimi. Buraya gelmemin sebebi yine de bu değil. Bu zannettin değil mi, bir kelimen ile kapına geldiğimi bilmek hoşuna giderdi değil mi, ama üzgünüm...


Buraya geldim çünkü bıktım, herkesten ama herkesten bıktım. Kapıyı çarpıp gittiğimde, daha doğrusu gittiğimi zannettiğimde, meğer ben senden kaçmışım. Ben kaçtıkça hayat seni benim karşıma çıkarmış belki o yüzden unutamadım, seni, sesini ve o lanet kelimelerini. Nasıl mı, bedenen olmasa da çıktın karşıma. Mesela beni ezen, hor gören bakışların her gün gördüm onu; karşımdaki insanların bakışlarında. Ya o bağırarak konuşmaların, onlar bile beni bulmuştu. Gözlerini kaçırarak konuşman, en ufak bir şeyde sinirlenmen, sinirini seni sevenlerden çıkarman. Sen yoktun hayatımda fakat senin olan ve beni kıran, üzen, yerle bir eden ne kadar huyun, özelliğin var ise sanki hepsi etrafımdaki insanlara dağıtılmıştı. Günlerim herkeste seni görmek ile geçti... Üstüme bir de kulaklarımda yankılanan sesin eklenince artık duramadım ve geldim. Neden mi geldim? Yüzleşmeye geldim, sessizce çekip gitmek yerine açık açık konuşmaya geldim. Belki o zaman kurtulurdum bu azaptan. Geceler o zaman belki daha güzel geçerdi ya da gökyüzü artık, bana suçlu benmişim gibi bakan gözlerini hatırlatmazdı. 


Senin için zor olacak ama yalvarırım, sadece bu defaya mahsus gözlerimin içine bak. Ben bitirmedim, bu ilişkinin katili ben değilim. Evet, ben çekip gittim, giderken de tek kelime etmedim çünkü korktum, giderken bile seni üzmekten, kırmaktan korktum. Ne kadar komik değil mi?

Yıllarca üzüldüğüm, kırıldığım, yok olduğum ilişkide ben yine seni düşünmeyi seçmiştim. Evet bu ilişki bana zarar veriyordu, dayanamıyordum beni görmezden gelmene, yeri geldiğinde bana bağırıp çağırmana, suçlu bulamayınca beni suçlamana dayanamadım ve gittim. Yine gideceğim. Buraya geldim çünkü suçlu olan sensin, ben değilim. Beni kıran sendin, üzen sendin, canımı yakan sendin. Ne kalbin ne ruhun hiçbir zaman benimle olmadı, hiçbir zaman ikisi de beni kabullenmedi. Hatta benim varlığımdan bile habersiz yaşıyordu zavallılar. Ne zaman gidecek oldum, o zaman farkıma vardılar. O zaman da pek bir işe yaramadılar. Bizi sen bitirdin; senin küstah egon, bencilliğin ve bu umursamaz gülüşün. Benim en büyük hatam seni çok güzel sevmiş olmam. Ruhu ve yüreği beni kabul etmeyen bir adama ben kalbimi ve ruhumu teslim etmişim. Şimdi ikisini de geri alıyorum. Sonuçta karşılıksız sevgi de, aşk da sadece sahibine zarar verir. Zor da olsa anladım. Biliyor musun, belki bu söylediklerimin hiçbir önemi yok senin için ama benim için var. Rahatladım, hafifledim. Geldim, yüklerimden kurtuldum ve gidiyordum. 


Yeni bir başlangıca; güneşin doğuşunu izlemeye, karanlık çöktüğünde gökyüzüne bakmaya. Yıldızlar ve ay ile konuşmaya. Gecenin en koyu karanlığında deliksiz uyumaya gidiyorum. Hayatımdan seni ve senin olan her şeyi silmeye gidiyorum. Bu kez eminim başaracağım ve asla geri dönmeyeceğim. ELVEDA!