o uyku bozgununda
sabah henüz kirlenmemişken
ufukta beliren şu şeylerdeki giz
belki de siz denilen kitle
uzadıkça çoğalan tinsiz mefkure
palaları savuran genç pazulardan
yalnızlığa dair bir şiir yontabilirim
ya da
bir hikaye kısa ve ölümcül
ama kim kendini masalda yaşamaz ki
neyse o birikmiş eteğinde tepenin kalabalık
neden taşır kırmızı bir tabut
yaz göğü bölünmüş yollardan gidilen varoş
gettonun iyi hali gibi kapanmış göz bebeklerim
tensel arzunun kendi içine kapanan, sonra
ah o bakışlar
dağıldı kalabalık silindi çimlerde sektiren kelebekler
ben giderim pıhtılaşmış kızıllıktaki cennetime
horoz ötüşünün uyandırdığı imgelemime çöken
akşam ruhu
herkes çıplak ayaklı
biri beni gösteriyor, ölüyor, kayboluyor
gücümü anladılar
gettonun orta yerinde bir bomba patlıyor
artık tütsülü bir balığım neşem yerinde
sofrada kuşku var
herkes sımsıkı sarılmış çatalına
içkiler tehditvari durmakta kadehlerinde
bir diğerini beklemekte
herkes
bunaltı bir yay çizip havada saçlarımı yalıyor
teşneyim bugünlerde intihara
boğazıma saplanacak bir bıçak arzuluyorum
kan akıyor
damarlarım kuruyup buruşuyor
mahşere akıyor tüm kalabalıklar
uyuyorum
gettodan varoşa ince bir yol her taraf toz toz toz...