Bir memleket yazabilmek isterdim

Böyle içinde büyüdüğüm 

Hangi kaldırım taşının kırık olduğunu bildiğim

böylece hangi kaldırıma basıp da su sıçrayacağını bilirdim

Yukarıdan 

Yukarıdan ıslanmalıyım en yukarıdan 

Tanrı’nın gözyaşlarından

Ahmak ıslatanmış sağanakmış fark etmez 

Ama kokutmalı toprağı 

beyaz elbiseli buğday tenli bir kadın misali

Memleket isterdim 

Büyük bir akçaağaca sarı halatlarla salıncak kurmak için

Gövdesine de ufak çaplı bir ağaç ev 

Malın mülkün göz boyama olduğu yılları geçtim çoktandır

Muhabbet kuşları kapımı çalıp yiyecek varsa paylaşalım desin isterdim 

Yavrusunu ensesinden tutup getiren bir anne köpek 

Kızım o senin balan elinden tut elinden diye kızardım sırıtarak 

Şu nehre gidelim de az su içelim derdim 

Ve koşarak giderdik 

berrak suların soğukluğunda Mehmet ağanın kızını dikizlerdik 

İki söver gönderirdi utanarak

Ben de suç bu köpeğin şeytan bu şeytan der kahkaha atardım

Ben memleket isterdim 

Hangi ara sokaklara girmemem gerektiğini bildiğim 

Dayak yemekten korktuğumdan değil 

belki birini kendimizce tanrılaştırmış olurdum da 

kapısından geçmeyeyim diye

Orada da rahat durmaz arsız gönlüm 

oradan da kaçışım muhtemel 

Üstüme yakışmış evinden uzak kovboy tripleri 

görünüyor herhalde benliğimde 

Evinden uzak kalması için evinin olmasına aldırmaksızın 

Sırıtıyorum çalıntı tespitlere 

Ama dönecek bir kürkçü dükkanım olsun isterdim

Üstümden hayat kamyonu geçtikten sonra 

Memleketimin papatyalarıyla uğurlanmak isterdim

Su dökmeyip tükürsünler isterseler

Köylüm değil mi ulan hakkıdır der giderdim sonsuza

Arkadaşlarım arada gelir üç hav hav bir cikcik okurdu

İki odun daha at selam verip geliyorum derdim zebanilere 

Eğer bir memleketim olsaydı 

Eğer bir memleketim olsaydı heyecanla giderdim bağlarına 

Koşa koşa sokulurdum anamsı bağrına 

Zamanın acı tecrübelerini psikiyatrıma değil 

Kahvedeki dedelere anlatırdım birkaç nasihat duacısı olup

Eli kekik kokan teyzelere dert yanardım aşk fiyaskolarımı

Antidepresanlara yahut alkole de ihtiyaç duymazdım o vakit

Sigara içerdim günde beş vakit

Bir eşeğe ters biner bir Nasrettin Hoca fıkrası söyler anırtırdım gülmekten 

Ardından bir arkadaşım eşek patlatır duygusal zekasını ölçerdim 

uzun kulaklarına uzun uzun nameler yapardım ezan aşkıyla 

Kim bilir belki unuturduk saf aşk kuruntularımızı 

Karadeniz’de batan dostluklarımızı

Koyuver meyleri diyeceğim bir deli bulurdum 

kendimden hallice

Hayatın yalancısına küselim ve şerefsizliğine bir kadeh kaldırıp içten bir şerefe çekelim 

acı bir tebessümle 

dişlerimizi sayalım bakalım kaç yaşına varmışız diye

Söz uzaklara bakmak yok artık der silerdim geçmiş sancılarımı

Söz dönüp metropol kirinde ziyan etmeyeceğim ciğerlerimi 

Kendimi unuttuğum mekanlarda şarkıları içime haykırmayacağım 

Ait olacağım ve bunamayacağım

İlk defa aidiyet duygusunu tadınca

Mutlu olacağım 

Mahfuz memleketimi bulunca