Mutluluk nedir? Sizi gerçekten ne mutlu eder? Güzel, yepyeni bir ayakkabı ya da sıfır km bir araba. Ya da boğaz manzaralı bir rezidans mı? Şimdi ne güzel olurdu tüm bunlara sahip olmak değil mi? Gözlerinizin içinin parladığını görür gibiyim. Peki o zaman, hayal kurmaya devam edelim. Güzel, yepyeni bir ayakkabı aldınız; kutusundan çıkartmadan rafa kaldırdınız. Günü geldiği zaman, yani bir yere gidileceği zaman o ayakkabıları kutusundan çıkarttınız, giydiniz. Aynada kendinize baktınız, ayakkabılar kıyafetiniz ile gayet uyumlu. Bu şekilde dışarı çıktınız ve o an sizden mutlusu yoktu. Eve döndünüz, ayakkabıları çıkarıp kenara attınız, kutusu zaten çoktan atılmıştı çöpe. Ertesi gün o ayakkabıyı tekrar giydiğiniz zaman önceki akşamdan kalan mutluluğunuz yok. Neden? Çünkü artık onlar sizin. Sizin olan şeyler sizi mutlu etmiyor. Sizin olmayan, ulaşamadığınız şeyler sizi mutlu oluyor. Bu rehavet döngüsüne kapılıyorsunuz ve elinizdekiler kıymeti bilinmeden yok olup gidiyor.