Mabeynin ortasında durmak yasak
zambakların, ırmakların ve camın battığıyım.
Nerede sussam ağzıma tıkanır elma
nerede konuşsam ağzımdaki zencir dolanır.
Olanca kudretimle gizlediğim yara
harflerin üstündeki yasaklı perdelerden
ılık
ılık
kanıyorken
bilmem hangi tarlanın ucunda dolanır uçurum
kimin ayağının altında dolanır alın ağrısı
Kendime ne kadar uzağım
kendime ne kadar yakın
Mâderimden kalma tırnak yaralarım
ve beni kemiren akrilik vecdime rağmen
silgi izlerim öyle silik ki
pişmanlık duyuyorum.
Reçinemi vermek için
kurnamı dayadığım kalem
kanımı ardına geçiren kağıtlara harcandı.
Gençlik pişmanlığı edinmek için ihtiyarlaşmadım:
saçım düşlerimin berrî iklimini taşıdı,
bense taşıyamadım göğsümün bahrî çarpıntısını.
Kuvvem çıkıntılaştı aynaların ucunda
ve ben çatlayan camlarda
kesik bulamadım
Ölü çiçekler gerek toprağımın kuruması için
çamurdan yaratılmışım,
kirli kokuyorum.
ve yumruklarımın tetiğe dönmemesi için
gıcırdayan tahtalar gerek
korkuyorum.