Saat gecenin ikisi,
Bir tren yolu hayal ediyorsun
Gidemiyorsun
Vaktiyle gitmek eylemini bir kitap rafı arasına kaldırıp
Kızıyorsun kendine
Gelmenin gitmekten daha değerli olduğunu öğrettiklerini hesaba katmadan
Kapıların kapalı olduğu bahanesi ile olayı daha da içselleştirip suç mahallindeki delilleri yok eder gibi bir çıkış yolu bulamadığını anlatmaya çalışıyorsun
Yargılanıyorsun yüreğinden on yedi sene yedi ay
Çalışma saatleri içerisinde öpüşmenin vermiş olduğu yasak ile katlanıyor cezan on sekiz sene üç aya
Yüreğin istila oluyor
Gövden sağanak
Gözlerin greve gidiyor
Ara bulucu oluyor aklın, fason üretimin uygulandığı işletme yerinde
Sosyal diyaloğa davetiye çıkarıyor bu anlaşmazlık, sigara içmek konuya dahil değil
Hakim onaylıyor
ve cetvelle çiziliyor kalacağın korunaklı hudut bölgesi
Oysa sevmek ciddi bir iştir diyor felsefe kitapları
Kanun yadırgıyor
Saat gecenin üçü
Bir tren yolu hayal ediyorsun
Gidemiyorsun
Ben ellerimle çizebilseydim haritayı
Aklımdan geçen o şehre
Treni rayından çıkartıp bir kere de kuralsız oynardım bu oyunu
Nemli göz kirpiklerim ile yer kabuğunu delip
Girerdim çitlerle çevrili ikametgah adresine
göçebe bir kaçak işçi mahcubiyeti ile.
Durma öyle işte
Beni çağır
Çarpık olurdu bu kez tren ve ta ki en derinden kaza kurşunu
Kaçak kat çıkardık yüreğinden yüreğime
ve Arap kızı misali yağmurun düşüşünü seyrederdik
Biz birlikte olduktan sonra savaşırdık kaybedilme ihtimali uğruna dahil
ne dersin ben ve sen belki de tarih üzerinde en kısa savaş olma rekorunu egale ederdik
Saat sabahın dördü
Bir tren yolu hayal ediyorsun
Gidemiyorsun
Alıyorsun kana karışan kırmızı şarabı
bu sefer gitmek eylemine iç çekiyorsun
bana sorsan,
Tanrıʼya kollarımı açıp ıskaladığımız hayatın eğri olduğunu iletirdim
Duyardı elbet ve buluştururdu sevenleri
o vakit bir yangının küllerinden doğup şehrin işlek caddelerinde
Kalabalık pazar kahvaltılarını hatırlardık
Saat sabahın beşi
Bir tren yolu hayal ediyorsun
Gidemiyorsun
Kısrak atlar dolaştırıyorsun bu defa denize dik yokuşların dağlarında
ve hissizleşen bir intiba uyanıyor göz bebeklerinin boşluğunda
Bir sismograf ölçmeye kalksa şu artçıların olağan dışılığını
Yirmi birinci yüzyılın çağdaş bilimine ters düşmüştür der elbet
Şimdi anlat sevgilim
Bilimsel alanı bu denli meşgul etmek
Günahı mıdır sevdanın
Saat sabahın altısı
Bir tren yolu hayal ediyorsun
Gidemiyorsun
Bir hatıra albümünü açmaya gerek yok artık
Bak kapıda gün doğumu
Deniz seviyesine eşitlenemeyecek uzaklıkta mutluluk
Nice bir hal aldı bu üzüntümüz
Ah Muhsin Ünlü demek geliyor içimden
Bir cümle alıyorum şiirinden şiirime
''Ben atlan, trenlen, kalemlen, güllen. Sen uyu ben dünyayı savunurum seninlen.''