Oturduk hep bir ağızdan
Patlamış afyonlarımızda
Kusurunu aradık, incelikli bir telaşla
Mutlak vardır, dedi Mensiyüs
Ekledi tanrı, yaratmadım hiçbir kulumu kusursuz
Annen zıpladı, bölmek suretiyle tanrının sözünü
Küçükken çok düşürdük biz onu
Ve fırıncı, kariyerini sonlandırdı; biz onun ekmeğini yaparken mayayı az unu çok koyduk
Al, al!
Ne bu masumiyetin beyazlığında peyderpey salınman
Dingin bir türküyü mırıldanırken
Bulutları umut yerine koyman
Biz senin içini biliriz
Mutlaka, mutlaka
Nerede peki?
Hay aksi, gözlerinin saz rengi kahvesi
Oluk oluk sancı tanesi
Saydığım kadar vardın bir zamanlar
Belki de şimdi, asıl şimdi sandığım kadarsın
Kadardın
Buldum ulan, çalsın sazlar, etmeyin rahatsız tanrıyı sayın dostlar
Sana da heyhat, kimin haddine çıkarmak tanrıyı yalancı
Üstelik bir de bu, kimin, kimin harcı?