Faust, Latince mutluluk anlamına gelir. Faust karakteri bilgiyi aramak uğrunda kıvranır. Nefsine dünya zevklerini yasak etmiş, bunun altında ağırlık hisseden bir karakterdir ve karamsarlığı temsil eder.

Roman, "Tiyatroda İlk Oyun" başlığı altında bir bölüm ile başlamaktadır. Bu bölüm, tiyatro müdürü, şair ve şen adam arasında geçen diyaloglardan oluşmaktadır. Tiyatro müdürü sahnelenecek bir oyun üzerine şair ve şen adam ile konuşur. Tiyatro müdürü her oyunda kendisine yardım ettikleri için mutludur. Tiyatro müdürü, sahnelenecek oyunun seyircinin ilgisini çekecek olaylardan oluşması gerektiğine inanmaktadır.


Müdür: "Halkın hoşuna gitmeyi çok isterdim çünkü halk yaşar ve yaşatır."


Tiyatro müdürüne göre tiyatro önce ruhu doyurmalıdır. Ozan'a göre ise kusursuz bir yapıt seyircinin beklentisini karşılamasa da olur. Sonuç olarak tiyatro müdürü bütün imkanları kullanarak iyi bir oyun düzenlemelerini onlardan istemektedir. Oyun, "Gökte Prolog" adlı başlık altında başlamaktadır.


Goethe'nin Faust’u manzum trajedidir. Kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci kısım 1808’de yazılmış, ikinci kısmı ise birinci kısımdan 25-30 yıl kadar sonra kaleme alınmıştır. Birinci kısımda daha çok bütünlük vardır. Sade bir dekor çevresinde gelişmiştir. Duygu, aşk gibi kavramlar kullanılarak romantizm akımının etkisine rastlanırken ikinci kısımda klasisizm akımının etkisi görülür. İkinci kısımda, olaylar arasında bağlantı kurmak güçtür.


Faust'ta belirginlik kazanan konular: Bilgiyi arayış, yaşam iştahı ve aşk arzusudur. Goethe’nin Faust’u insan zihninin varabileceği büyük mucizelerle, inanılmayacak olaylarla doludur. Eserde en ilginç tipleme Mefistofeles'tir. Mefisto bir şeytan ve kötülüğü temsil eden bir karakterdir. Mefisto kavramı bir çok farklı kökene sahiptir ve Avrupa edebiyat tarihinde önemli, tarihi bir kişiliktir. Faust'ta bir çok karakterin karışımı olarak karşımıza çıkar. İnsanlara yardım ediyor gibi görünse de onlara kendi emellerini benimsetme çabasındadır. En büyük amacı Tanrı’yı kötü olarak benimsetmek, ondan uzaklaşmalarını sağlamaktır. Faust ise büyük emeller uğruna Mefistofeles ile anlaşma imzalar.


"Madem daha ilk hadisede böyle aklını kaçıracaktın, neden benimle yola çıktın? Sonuna kadar devam edemeyecektin, neden benimle anlaşma yaptın? Madem başın dönecekti, neden uçmaya heveslendin? Söyle bakalım, biz mi sana musallat olduk yoksa sen mi bizi arayıp buldun?"


Mefistofeles Faust karşısında oldukça iyi bir karakteri temsil ederken Tanrı karşısında kötüyü, yani şeytanı temsil eder. Kitapta dünyevileşme algısı vardır. Şeytana uyan kim olursa dünyevileşme arzusu etkili olmaktadır. Faust da zamanla Mefistofeles’e uyarak bilimden uzaklaşır ve büyüye başlar. Mefistofeles halkın aklı ile dalga geçer ve bundan kurtulmaları için bir yandan da onlara yardım eder. Tüm amacı insanların güvenini kazanmak, kendi emelleri doğrultusunda onları dünyevileşmeye itmektir.


Faust: "Evet, evet. Yıldızlar kadar yükseklere çıkmak... Dostum, geçmiş zaman bizim için artık yedi mühürlü bir kitap gibidir. Zamanların zihniyeti dediğiniz şey de gerçekte insanların o zamanları iyi yansıtan kendi ruhudur. Bu da çoğu kez feci bir durumdur. İnsanlar ilk bakışta sizden kaçarlar. Kuklanın ağzına yakışacak olan şey; tuhaf ahlaki vecizelerle süslü bir komedi, bir tuluatçılık, bir saray meddahlığından ibarettir."


Wagner: "Ah! İnsan kendi müzesinde hapsedilmiş ise ve dünyayı bir dürbünle değil de ta uzaklardan hatta bir bayram gününde bile göremezse bu dünyayı sözle nasıl idare edebilir?"


Goethe Faust'ta insanın ihtiyaç duyduklarının farkında olmadığını, bildiği ne var ise onu kullanmadığını belirtiyor. İnsan hedeflerine ulaşıncaya kadar vazgeçmemelidir. Her şeyini bu uğurda vermelidir.