Susarsan, ırmaklar durur yurdumun dört bir yanında,

Göç yolunda kuşlarım şaşırır varacakları yeri,

Vapurlarım hele, boğazlarımda düğümlenir.

İnanışlarım ve yok oluşlarımsın.


Ben almışım büyükçe bir heybeyi, buna dünyayı sığdırmışım sensizlikte.

Çanlar çalar kimi zaman, Mekke'mde, Medine'mde.

Okunur ilahiler ta Roma'nın kalbinde.

Bir Yahudi büyütür kimsesiz çocukları, dünyanın basılmamış topraklarında,

İşte böyleydi sensizlik ve sessizlik.

Tüm dilleri ve tüm dinleri, senden geldiğimi sanmam,

Biraz hayalce, hayalin içinde ölünce.


Göğü ikiye bölersin, senin o mükemmel sarılmalarınla.

Adem, elmasından

Ebu Celil, peygamberimizden,

İsa, babasından

Şeytan, insanlardan...

Tekrar tekrar af diler,

Nefret etmeden önce insan tabiattan.


Uzak diyarlarda gözlerini açan yolcular gibi sarhoşuz şimdi,

Uyanışlarımız birbirimize, sarsıntıların içindeyken üstelik;

Çatısız gök kubbenin altında yaşarken,

Birbirimize çırılçıplak olmadan da dokunuşlarımızdın,

Şarap kadehlerinin yansımasında kayboluşlarımızsın tekrar tekrar,

Silip dudaklarımı seni dudaklarına,

Tekrar tekrar gözlerimi açtığım göğümsün.


Şimdi kim okur bunları,

Hangi postacı yetiştirir seni bana,

Hangi gemiler buz dağlarını kırıp kurtarır beni senden.

Kim kurtarır dünyanın kalabalıkları arasından bizi,

Tanrı mı?

İnsan mı?



15/06/2022

23.09

Bandırma