Bitkin ve yorgun haldeyim. Odamın hali darmadağın. Duvar diplerine çöküyorum. Dört duvar arasında sıkışıp kalmışım. Acı bütün iliklerime ilmek ilmek işlemiş sanki. Bütün hücrelerim sızlıyor acıdan. Enkazın altında kalmışım gibi kemiklerim kırılmışçasına ağrıyor her yanım. Sanki ruhum ceset bedenim ceset torbası. Bedenim ruhumu taşıyamıyor artık. Acılarla boğuşurken kayboluyorum karanlıkta, her geçen gün daha dibe batıyorum.


Göz kapaklarımda beklediğim acı, kafamdaki sanrılarla büyüyor. Duvarlara yansıyor sızım. Bir kara delik gibi içine çekiyor beni bu yalnızlık. Ruhumdan dökülen acı, duvarları tırmalıyor. Mürekkep olup kağıda kavuşmayı arzuluyor benliğim. Cayır cayır üşüyorum. Soğuk küllerim etrafa savruluyor ya da uzun zamandır kullanmadığım kalemim mürekkebini dökmek istiyor kağıda. Tir tir titriyorum, yangından. Soluk soluğa kalmış kalemimden kan sızıyor. Parmaklarım sızlıyor, bulutlar karışıyor göz bebeklerime. Küllerim soğuk izlere dönüşüyor zamanla, saç tellerimde acının belli belirsiz cızırtıları var.


Odam terk edilmiş bir şehrin hiç hatırlanmayan bir sokağı, uğramıyor kimse. Küf kokuyor burası. Çürümüş cesetlere çarpa çarpa yürüyorum dengesiz adımlarla. Her suskunluğum, iç çekişim, yutkunduğum bir cesede bürünmüş engel oluyor sesimi çıkarmama...