uğursuz diyarlarda bilumum uğraşlar.
yoğun uğultuya rağmen en parlak
us uğruna çaba.
koy gülücüğü, uğra bara.
baskı karaciğere.
gömüleceğin toprakta, hayat yatkın melodrama.
tereddütsüz hatalardan selamla,
yaralayamasın "acaba?"
ne ölümsüz ne zamansızsın icabında.
hokus pokussuz, yalnızca mapus ve pus.
hiç kimseye her şeyi, herkese hiçbir şeyi söyle.
açıklama manasızsa, açıklama, sus.
ki bazen manayı katan,
ağzının içine bakandır sabah sabah.
ve sen, anımsayamayacağım telden
çalarsın bana.
dalıp gider gözlerim, gölge etme.
damla buğunun kenarından süzülür,
camdan içeri akar.
yolun karşısında bir dükkan,
terzide göz kapağı dikiyor Türkan.
ağzında iplik, elinde iğne.
epey moda şimdi, yok satar.
e dedikodu kazanı haliyle.
"şu ince belli uzun binalar yok mu, içerisinde hamamları dahi var. özel yağlar ile okşuyorlar tırnağından egona kadar."
deva olmayan bir teselli daha
yayılır dudaktan kulağa.
duyan, duymayan yerlisi olmaya,
sorgusuz sualsiz razıdır oraya
çocuğunu koymaya.
ne kadar modernleşirse modernleşsin dünya,
hala aynı içgüdü, hala var olmak; statü.
ve uğruna mekanikleşir geriye kalan.
ihtiras arenaya.
zincirler, zincirler.
demir eritilir ki zincirler, zincirler.
ömür eritir birer birer.
kraliyete iyi seyirler.
üstten baktıkları etlerin nefesinden
daha değerli kadehlerden kan içen
kraliyete iyi seyirler.
rüzgar fısıldar;
"güç zehirler.
umutsuzluk ise yem olmak" der.
tüküreyim tümüne.
dökmezsen, nihayetinde taşar.
ay, aydınlatamazken başar.
hiçbir şey söyle.
artık anımsayabildiğini mırıldan.
güneş gibi kavururken başımın içerisindekiler,
gölge et be! gölge et bu sefer.
Şerefe son arenaya dek asker!
En güzel neşeye, güneşe giderken rast gel.
meydanlar pazar yeri.
"vodoo bebekleri açık arttırmada.
yitirilecek tüm akıllar! işte o kadar."