sevgili Ilgaz,

sana yazmayalı çok zaman oldu, sahiden çok oldu. 1-2 ay belki... bakma, çok gelmez 1-2 ay başkasına, 60 gün dediğin nedir ki? bugünlerde feci hızlı geçiyor zaman lakin ben biraz fazla sitemkârım şu sıralar, biraz fazla boş ve de umutsuz. içimde uçup gitmeyi bekleyen simsiyah bir balon var, terlemiş ellerim arasından bıraksam ipini süzülecek gökyüzüne, gidecek ve de rahat bırakacak beni sanki ama bırakamıyorum Ilgaz, sebebini bilmiyorum ama içimde saklanan o küçük kız sımsıkı tutuyor onu. eğer içimdeki bu sevgisizliğin, bu umutsuzluğun biraz daha büyümesine izin verirsem ben küçüleceğim gitgide. dün gece umutsuzluk ve mutsuzluk kelimelerin ne diye böyle benzer olduğunu düşündüm, tek bir harf fazlası var umutsuzluğun. sonradan anladım sebebini, mutsuz olmak bir adım geriden geliyor umutsuzluktan. umutsuzluk son nokta, bir fazla mutsuzluktan ve de son nokta. hiç sevgi için, mutluluk için, hissetmek için yalvaranına denk geldin mi Ilgaz? bu dünya somut olanın peşinde koşanların dünyası aslında; paranın, evin, arabanın... hiç avucunu açıp sevgi dilenen bir dilenciye rastlamamıştım ben dün geceye dek. sonra yürürken bir caddede, bir dükkanın yansımasında denk geldim avuçlarını açmış sevgi isteyen pejmürde bir gence. başımı çevirdim hızla, tanımıyor gibi yaptım kendisini. üstünde de aynı kıyafetler vardı benimle, ne tesadüf değil mi? eve geldim Ilgaz, defterimi çektim önüme ve bir iki karaladım yine, "midemi bulandırıyordu insanların korkaklığı, hissetmek denen yetiye duyduğu açlıklarına rağmen hissettikleriyle beraber yaşayamayacak kadar korkak ve zavallı olmaları. öyle bir varlık düşün ki hissetmek için doğmuş olmasına rağmen bundan korkan, kalbindekileri dile getirip başka bir kalbi sıcacık etmekten kaçınan, peşine düşen güzelliklerden kaybederim korkusuyla kaçan, milyonlarca ihtimal arasından en uzağına uzanan, her daim görmezden gelen ve de kulaklarını tıkayan..." senden bahsediyorum Ilgaz, evet. senden ve daha nicelerinden...


yanından geçen tanımadığın o kızdan, evinde şiirini yazan babandan, tanıdığını sandığın arkadaşından, çocukluk aşkından, renkli gözlü o çocuktan, yan komşundan... evet Ilgaz. yüzleş bununla, midesinde uçuşacak kelebekler henüz kozayken onları öldüren de sensin, kaçan da sensin, kovalayan da sensin; yalnız kalan, seven, sevemeyen, korkan ve o yansımadaki pejmürde genç de sensin. tüm bunlara rağmen sevilmeyi bekleyen de sensin, sevmeyi isteyen de sensin. sensin Ilgaz. yabancı sandığın herkes, yalancı sanıp üstünü örttüğün her his, tanıyamadığın yansımalardaki her kız, buraya yazdığım her kelime sensin. şimdi tanış kendinle ve "memnun oldum." de, nezaketen Ilgaz, olmamış olsan bile. 

—memnun oldum, buralarda mı yaşarsınız siz, daha önce nasıl oldu da denk gelmedik? 

—ben de çok memnun oldum, yeni taşındım henüz, birkaç hafta oluyor. kaçmam gereken yansımalar vardı da. 

—oldu o zaman, iyi akşamlar size. 

—aman diyeyim yansımalarla göz göze gelmeyin çok! iyi akşamlar size de...