Yolun karşısında duran bir araba, içinde üzgün hayatının son dakikalarında bir insan… Sokakta yürürken göz göze gelinen üstünkörü verilmiş bir selam… Üstünkörü… Böyleyiz sanırım; ilişkilerimiz, duygularımız, biz. Aynaya bakıldığında kendini bile tanıyamayan bir benlik… İçtenliksiz, soğuk, donuk, bencil görünen ama aslında kendini sevmeyi bile becerememiş bir ruh… Bütün bunlar kendimize veremediğimiz sevgimiz ve bu sevgiyi bir gün kendimize layık görürüz diye başkasına vermeyişimiz ancak hayatımız boyunca baktığımız aynada bir sıcaklık hissetme çabamızla sevgimizin boşa gidişi… Kendimizden daha fazla nefret edişimiz, karamsarlığımız, bıkkınlığımız ve sevdiğimiz yavru kedilerde, görkemli bir gün batımında veyahut uzaktan kulağa gelen geçmişin serin sularına dalmamızı sağlayan o hafif müzik sesinde zarafeti göremeyişimiz… İşte hayatın bayat yaşamlara getirdikleri… O gün o arabada hayatının son dakikalarında bir kadının hissettikleri… Hayatı boyunca duygulara yabancı olmuş, her küçük detayda bir şeyler aramış ancak bulamamış yine de son anlarında belki bulurum ve cehennemimden kurtulurum düşüncesiyle dolan, etrafına arayan gözlerle bakan ve hayal kırıklığıyla sarsılan bir zihin…