M. Yetiş Kaplan için


Şairin eline karagüller sığmaz dar gelir

Aşka vasıl olanlar yanına mihmandar gelir


Umular, erinç kelebekleri, düş arıların

Sen muzaffer sevda imgesi, karlı akşamların

Masalsı atlar, yüzünü düz koyaklara eğen

Sen, her hazanda çiçeğini koruyan fesleğen

Muhâl aşklar için sana, neden diye sorulmaz

Gel arkadaş! Hiçbir su bulanmayınca durulmaz

Sevdanı yenice elek gibi gözden sakındın

Mahfi hüzne pek uzak, yüreklere ise yakındın

Göğünde yükselene kulak ver, eda vaktidir

Solan bahçede ne gezersin elveda vaktidir


Şairin eline karagüller sığmaz dar gelir

Yârin hoş kâkülleri çekildiği kadar gelir


Denize düşen tohumlar inci veriyor kuma

Taze kokularınla sükut getir şu uykuma

Sabahları gür tomurcuklarda leziz bir niyaz

Ellerin gül yaprağı yapraklarınsa bembeyaz

Uzak dağlardadır gezer, adı olmayan şanın

Peykelerde durur, o göz kamaştıran nişanın

Durulca çocuklar, semanın yüz akı çocuklar

Üfle dağılsın rayiha, dağılsın tomurcuklar

Kavalıyla sümbülleri emziren Ferhat mıydı?

Sular gibi çağlayan kalbin, mücevherat mıydı?



Şairin eline karagüller sığmaz dar gelir

Aşk tahtına daima cihan-ı hükümdar gelir


Güllerinde ağrılı nale, güllerinde acı

Sun giryânlara, bakracından dökülen ilacı

Feryat ki duyurur sesini çepeçevre, dinmez

Şair ki hiçbir basamağı hu çekmeden inmez

Göğsünde böceklenen sızı kalbini dişliyor

Bilirim, o vakit zaman ağır aksak işliyor

Karaçamlar susuz, suya inmek içinse erken

Unutma! Orda bir maral göreceksin inerken

Sarıl ona, kabuğuna, yüzünde ayaz vardır

Doğanın yalnız sana sunduğu imtiyaz vardır



Şairin eline karagüller sığmaz dar gelir

Sancağını yemin gibi tutmuş alemdar gelir


Bahçende gül makberleri ve haricî şakayık

Sana bir ömür yâren olan gülhatmiler layık

Şifayı verdiğin kuş şimdi yedi kat ellerde

Bir mana arama şu uzayıp giden tellerde

Şu cevahir suya eğil de bir bak, göreceksin

Aşkı esrarlı yangınla mestane edeceksin

Ey berrak su, nar goncası, cihanların tek eşi

Rüyalar muştu verir, yak o ebedî ateşi

Seyreyle yolcu, batan gün akan kana benziyor

Saz teli karanfiller ki, tıpkı sana benziyor



Şairin eline karagüller sığmaz dar gelir

Sevdadan payını alamayan hissedar gelir


Doldur, dolsun elimizdeki ateş peymâneler

Mahrem sazlar çalınsın, incelsin pür kemâneler

Aşk için nûş eyle, çık huzuruna kırk âlimin

Mazlumlardan ol, gül bile koksa eli zalimin

Nerede büyüyor pak gonca, nerede tılsımın

Bağından üzümler koparıldı, hani salkımın

Ey seyyah, göster bizlere efsunlu güzergâhı

Yolunda mürit olalım, dolduralım dergâhı

O uçsuz bucaksız sevdaların özü sendedir

Rüzgârın harladığı ateşin közü sendedir



Şairin eline karagüller sığmaz dar gelir

Güller, kendisine açılana manidar gelir


Umular, düş arıları, erinç kelebeklerin

Karlı akşamlar ninnisi, ağlayan bebeklerin

Sükut getir derin uykularına, dağılsın sis

Gül mevsimidir dillerde söylenilen havadis

Güllerinde ağrılı nale, güllerinde acı

Sun giryânlara, elinde tuttuğun son bakracı

Doldur, dolsun elimizdeki ateş peymâneler

Mahrem sazlar çalınsın, incelsin pür kemâneler

Göğünde yükselene kulak ver, eda vaktidir

Solan bahçede ne gezersin elveda vaktidir