Sokaklar hazır değil ayrılığa. Göğsümde dağınık saçların, ince kökleriyle toprağı saran sarmaşık. Sabun kokusu, beyaz. Demet demet dağınık. Yutkunmak yasak bu vakitlerde, iç çekişli homurtular karışır saat sesine. Tik, tak, ah. Uyurken ellerim nefesinde, her tıkırtı gün dönümü. Akıyor beyazım sabahın üstüne. 


Sokaklar hazır değil ayrılığa ve lambalar. Göğünü tutmadan güneş, gidemezsin. Safrası sarıdır buğdaydan. Karanlık yutar, tükürür karanlık. Melodram kesiğidir kırbacı saçlarının, vururken yelkovan göğsüme. Durdu saatler. Ama güneş durmuyor. Biz nasıl durduk? 


Sokaklar hazır değil ayrılığa ve lambalar ve evler. Sesin yankılanacak sen gidince. Odalarda arayacağım dudaklarını. Sandalyede asılı atkını unutacaksın, kokunu son kez üzerinden... Kokun beni yutacak. Su içtiğin bardakta soğuyacak nefesin. Yaralarımı saran ellerin, yenilerini açacak. Kafesinde çırpınacak ruhum. Toprağımdan ölüm çiçekleri güne bakacak.


Sokaklar hazır değil ayrılığa ve lambalar ve evler ve bavullar. Gözlerimden silinecek mi yansıman? Az kaldı ödümü koparan gün doğumuna. Uyanıp gidecek şakıyan sesin, örten sıcağın, dinleyen kulakların gidecek. Ayrılık bizi yutacak. Sokaklar hazır değil ayrılığa.