Ne kadar yorgun uyanıyoruz değil mi sabahlara artık; adeta bu sabahlar bizim değil…Ahlaki normların ve egemen erklerin aynı kalemle çizdiği sınırlara kendi duvarlarımızı örüp hapsetmiş gibi yaşıyoruz.
Biri çıkıp Martin Luther gibi manifestosunu cesurca çivilese korku kapılarına hep birlikte ayağa kalkacakmışız gibi bir his taşıyorum, damarlarımda bir heyecan dalgası taşıyorum-yarım saat sonra geçiyor. Bize öğretilen “kalabalıklar içindeki yalnızlık” beni yeniden o güvenli alana, kendi hapishaneme geri döndürüyor gibi hissediyorum.
Yaprakları ve mızrakları terk ettiğimizden bu yana kaybedecek çok şeyimiz var. Bize gerçek kimliğimizi veren kapıyı vurup çıkma özgürlüğümüzü maaş bordrolarına bıraktığımızdan bu yana, yani emeğimizi değerinin altına sattığımız günden bu yana bırak kapıyı çarpıp çıkmayı o kapıyı bile kaybettik.
Tamam da peki biz nasıl “günaydın” diye uyanacağız sabahları…Biz daha memleket şartları konuşup ortaya koymadan dünya üzerine konuşurken boğazımıza bir yumru oturttuk.
Meselenin ucu nereye dayanıyor biliyor musun kardeşim; sabahları günaydın dediğinde bile sana günü güzel kılacak insanlar olacak. Koskoca dünya kendi kendine dönüyor da sen dünyaya yüzünü dönmezsen o iş ayıp, o hayat yazık… Bir tut kendini, bir silkelen… Biliyorum şartlar çetin, yollar çamurlu, gömleğin yakası sökülmüş…Sen de isterdin İsveç vatandaşı olmayı, olmadıysa gülmeyelim mi? Bir günaydının kıymetini bilmeyelim mi? Cennetin elması değil mesele, kendini tek başına mutlu edemezsen ancak avutursun; kendine gittikçe tımarhaneye dönüşen bu hapishanede adeta bozuk bir radyo frekansından çok sevdiğin bir türküden aldığın keyif gibi sana derinden iyi gelecek insanlar edineceksin… Sevdim diye kafeste tutup beslemeyeceksin, meydan güvercinleri gibi özgür uçacak insanlar sen seyrinde mutlu olacaksın kanatları rüzgar alıyor diye…Mutluluğunu benimsemeyi öğreneceksin.
Bir nefesle bitmez söyleyecek olduğum söz, başlığı kalın sözü uzun… En iyisi bir nefesle bitirelim
Muhyiddin Abdal’ın nefesiyle,
“İnsan insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim”