Zeytin ağacının gölgesinde serinleyen çimenlere emanet ettim bedenimi.


Ruhumla sıcak bir yaz yağmuru eşliğinde,

çocukluğuma dair küçük bir seyahate çıktık.


Olgunlaşmamış bir cevizin tadını,

Anne eliyle yıkanmış beyaz çarşafları,

Kazanlarda kaynatılan çorbaları,

Bulutlara erişen kavak ağaçlarını,

Ayçiçeği tarlasında güneşin aşk kokan bakışlarını,

Yıldızların ışık şelalesinde danslarını,

Buruşmuş elleriyle nasihat veren hanımların, beylerin

şefkatini, merhametini, saflığını...


Hatırladım.


Yüreğimden küçük bir parça söküp, bağışladım dua kokan, ellere.


Buruk bir hoşça kalın ardından,

çölün ortasındaki şeritte tozlara karışıp

yaşlı bedenime dönüverdim.

Hızla kayıp giden ömrümün yasını tuttum

İzi kayıp hatıralarda, edebi şarkılarda...

Bugün, gül bahçesi kokan eşimin

ölüm yıl dönümü.

Bugün, benim ölüm yıl dönümüm.


Bugün günlerden ölüm...