Kafam dolu. Bedenim yorgun. Dakikalardır ekrana bakıyorum. Elime kağıt kalem almayı özlediğimi fark ettim şimdi. Günlük yazmaya uzun bir ara verdim. Günlerin çoğu birbiriyle aynı olduğu için kendimi boşa yormak istemiyorum. Aslında günlüğe sadece kötü anıları ve dertli günlerimi yazıyorum. O yüzden korkuyorum günlüğümü baştan sona okumaya. Baştan sona okumayı bırak, görmeye bile korkuyorum bazen.
Hayatımın en kötü zamanlarını yaşadığım zaman başlamıştım günlük tutmaya. O kadar kötü şeyler yaşıyordum ki bunu en yakın arkadaşlarıma anlatmaya bile utanıyordum. Mizaç olarak sessiz, sakin bir insan olduğum için de büyük tepkiler istesem de veremiyordum. İçimde yaşıyordum her şeyi. O zamanlar günlüğüm benim için bir dosttan farksızdı. Gerçi hala öyle. Aradan uzun zaman geçtikten sonra günlüğümü elime aldığımda; uzun zamandır görüşmediğim bir dostumla buluşmuşum gibi heyecanlanıyorum. O zamanlar yazdıklarımda kin ve nefret vardı. Yaşadığım bunalımlar ve duymaktan korktuğum kelimeler yazılıydı. O yüzden dedim işte, görmeye bile korkuyorum diye.
Bir gün, günlüğüm hiç istemediğim kişilerin eline geçti. Kısıtlanan özgürlüğüme bir yenisi daha eklenmişti: Yazamamak. Yaşadığım o her 24 saat içerisinde 5 dakika bile olsa yazmak beni hem rahatlatıyor hem de bana huzur veriyordu. Ama gerçek duygu ve düşüncelerimi yazmak bile bana çok görülmüştü. Zaten söyleyemiyordum bari yazabilseydim!
1-2 ay boyunca hiçbir şey yazamadım. O süre zarfında kendimi çok yalnız ve hasret çekiyormuş gibi hissettim. Yaşadıklarım yetmiyormuş gibi cansız bir varlığın hasretini de çekmiştim.
Arkadaşlarımın huzuru kaçmasın diye olanları sürekli anlatamıyordum da. Artık yaşadıklarıma dayanamayıp bir gece ağlayarak eve dönmüştüm. Bildiğiniz, karanlık bir sokakta yürüyerek gözyaşı döküyordum. O günü hatırladıkça iç çekerim.
Günlük tutmaya gelecekteki ben gururlanayım diye başlamıştım. Cidden, bazı sayfaları okuduğumda hayret ediyorum. O kadar zorlukla nasıl başa çıktım? O anları yaşadığım zamanlarda hiçbir şey düzelmeyecekmiş, her şey hep kötü olacakmış gibi hissediyordum. Ama geçmişe dönüp baktığımda o günleri atlatan bir ben görüyorum. Ve zaman... Gerçekten de her şeyin ilacı...