Gurbette misin ey dost?

Her gün duyduğumuz ve duymaya devam edeceğimiz şeylerden biri, gurbetçiyim. Ne demektir gurbetçi? Sözlük anlamına bakıldığı zaman dilimize Arapça'dan geçmiş bir kelimedir. Anlamı ise doğup, yaşanılan yerden uzakta kalmak ve yaşamını devam ettirmek demektir. 

 Dikkat edilirse gurbet kelimesi yabancı anlamına da gelmektedir. Bizim için önemli olan kısım ise yabancılıktır. Bu yabancılaşma türü Marx'ın ortaya koyduğu, kapitalist sistemin sonucu olan yabancılaşma türü değildir.

Muhakkak duyarız veya görürüz. İnsanlar doğdukları memleketlerden, barınma, düşünme veya daha mutlu olacağını hayal ederek ve düşünerek uzaklaşmaktadırlar. Dünya tarihinin başlangıcından beri göçler bu şekilde olmuştur ve olmaya devam edecektir. 

Kimileri gurbete gittiği memleketi özümseyerek, yabancılığını ortadan kaldırmış ve artık oralı olmuştur. Bu kimseler aradıkları bilişsel mutluluğu, temel ihtiyaçları ve şatafatı buldukları için artık onların nazarında gurbet kavramı ortadan kalkmıştır. Onlar sadece fiziksel olarak gurbettedirler, ancak mutmain olan ruhları öz vatanlarına kavuşmuştur.

Yukarıda değinilen fiziksel ve ruhsal gurbet kavramları önemlidir. Çünkü insan yaşadığı yeri, kıyafetlerini, yiyeceklerini değiştirmeye muktedirdir. Ancak insan, ruhuna hitap etmeyen insanlar ile birlikte oldukça değişen maddesel şeyler, manevi değişimler kadar ruha tesir etmemektedir. Fikirlerinin tahfif edildiği, davranışlarının değersizleştirildiği ve insanın konuştuğu ancak anlaşamadığı her yer ona gurbettir. 

Kimileri bu ruhsal gurbet kavramını şımarıklık olarak kabul edebilir. Ancak bu gurbet türü, insanın fiziki ne kadar yakın olursa olsun kendisini dünyanın öteki ucunda ve yapayalnız bir insan olarak hissetmesini önüne geçmemektedir. 

 Peki, kimdir gurbette olan? Uzak bir diyarda olan mı yoksa uzak diyarlara gitmek isteyen mi? Toplum ilkini gurbetçi olarak kabul ediyor olabilir. Uzak diyarlara gitmek isteyen ise şunlara ulaşmak istemektedir. Yaratıcı, cennet, anlaşılmak vb. hasletler. Peki, bu bir şımarıklık veya oportünist bir yaklaşım mıdır? Buna karar verecek olan ise insanın ruhsal yapısıdır. İnsanın ruhsal yapısı anlaşılır olsaydı, gurbet kavramına gerek duyulur muydu? Duyulurdu elbette. Çünkü gurbettir, insana bir yaşam ereği sunan. İnsan kendini gurbette hissetmeye, hiçbir zaman sığınmazdı kitaplardaki aleme.

Son olarak, bazı kimselere göre bu Dünyanın bizatihi kendisi bir gurbet yeridir. Bu söylemin altındaki temel amaç, Yaratıcıdan uzak kalmanın getirdiği bir sürgün ve gurbet yeri anlamındadır. Hülasa insanoğlu sürekli olarak gurbettedir. Kimileri bu gurbetlik halden memnun iken, kimileri de vuslat ereğindedir.