Krallığı güneşsiz, sarayı aysız kalan. Kuşların barışından müjdeler müjdesini alan. Bal verdi, kaymak verdi. Oluklara şenlik, düşküne can geldi. Yetimin hayırı, hayırların hayırı… Ağacı, keleği hurması… Dua alanın muradı gökleri deldi, katları aştı.


Bir varmış bir yokmuş. Ben değil daha annem bile yokken bir kral yaşarmış. Bu kralın üç tane kızı olmasına rağmen bir erkek çocuk hasreti ile yanıp tutuşuyormuş. Yaradana, krallığına şöyle bir erkek evlat vermedi diye isyan ediyor, üç kız vereceğine birini erkek verseydin diyerek, Mevla'nın işine karışma cüretinde bulunuyormuş. İnsan baki değil, göçüp gitmeden oğlum olsa da fani dünyadan gözüm arkada göçmesem diye diye günlerini geçiriyormuş. Kral gün görmüş, umur görmüş birisiymiş. Vezirine danışarak derdine bir çare aramış. Üç evladım var ama hâlâ erkek çocuk özlemi yaşıyorum, buyruk böyle gelmiş bize sabrı düşüyor. Ama ne olurdu böyle yağız bir oğlum olsa? Sırtımın yere gelmeyeceğini bilir, kılıcımı ona emanet ederdim, diye iç geçirmiş.

Vezir ise kralının bu kederli durumunu görerek iyilik yapma, sadaka verme konusunda kralına vesile olmak istemiş. Düşünmüş, taşınmış. Halini, arzını kralına açmış.

-Beyim, sizin elinizin uzun olduğunu her kişi bilir. Metanetinizi koruyun, sadakadan uzaklaşmayın. Kimin duasının kabul edileceği belli olmaz. Kalbinize yer edinecek bir iyiliğin karşılığı bu dünyada verilmezse elbet verilir, demiş.

Kral gönlündeki yükü halkını hizmet ederek hafifletmek üzere ihtiyaç görülen her eksiği tamam etmeye çalışmış. Fakir fukara, düşkün, yetim yararlansın diye bir çeşme yaptırmaya karar vermiş. Bu çeşmenin bir oluğundan bal, bir oluğundan kaymak akıyormuş. Gayrı düşkün, fakir kim var ise gelsin bu çeşmeye; bal mı istiyor bal, kaymak mı istiyor kaymak doldursun testisine! demiş. Kralın bir buyruğu iki edilir mi hiç? Saray çalışanları gece dememiş gündüz dememiş dillere destan bir çeşme inşa etmişler. Gelen geçen hayır duasında bulunuyor, krala güzel dileklerde bulunuyor, gönlünde ne dileği var ise gelsin önüne konsun diye dua ediyorlarmış. Bu duaya biçilecek bir paha var mıdır? Bir yetimin duası kaç kötülükten korur? Kralı da korumuş tüm kötülüklerden. Sadece kendi kalbinden koruyamamış onu. İnsanın kendine yaptığını kimse kendisine yapmaz derler. Bizim krala kendi dışında kimse eziyet etmiyor, cefayı da eziyeti de kendi kendine çektiriyormuş. Günler birbirini kovalarken çeşme hayrına devam ediyor, bir gelen bu çeşmeyi dilinden düşürmez oluyormuş. Yalnız yetim, fakir, düşkünler de değil. Tüccarlar ticaret yolu üzerinde hususi olarak çeşmeye uğruyor, şanı ülkeler aşan bu çeşmeyi görmek için geliyorlar, olukların akan bal ve kaymağı tüketiyorlarmış. Kuşlar özellikle bu çeşmenin yanındaki ağaçlara konuyor, yumurtalarını burada yuva yapıyor, yavruları burada şarıl şarıl akan çeşmenin başında gözlerini açıyormuş. Kelebekler ağaçların dallarına konuyor, buradaki çiçeklerin tepelerinde geziniyorlarmış. Bir zaman gelmiş ki kralın gözleri bunları görmez, kulakları bunları duymaz olmuş. O hale gelmiş kral, bir gün erkek çocuk hasretine dayanamayarak çeşmenin başına öyle bir kilit vurmuş ki gelen giden bir daha açamamış o kilidi. Zaman geçmiş, çeşmenin yanındaki tüm otlar kurumuş, ağaçlar yapraklarını dökmüş. Kelebekler başka diyarlara uçmuş, başka çiçekler üstünde kanat çırpmışlar. Kraliçe ise bir gün çeşmenin eski neşeli halini özlediğinden çeşmenin başına gitmiş. Ağaçlara dokunmuş, çeşmenin başını okşamış.

Derken yukarıdan bir ses işitmiş. Ağaç desem değil çeşme desem hiç değil diye kendi kendine düşünürken bir güvercin kafasını yuvasından dışarıya uzatıvermiş.

_ Kralın asil hanımı. Çektiğin keder dünyalıktır. Âh o eski neşeli günler olsaydı da seni şöyle bir yağız delikanlı ile görmek muradına erseydim. Yuvamdaki yumurtalardan birini eşine yedirdikten sonra kendin yeseydin bir de kırk hurmayı kırk kişiye dağıtsaydın kucağında bir erkek evlat beliriverseydi. Ama dediklerime aldanma. Geçti gitti işte. Ne çeşme var ortada ne bal ne kaymak.

Demiş iç geçirmiş. Hanım bunu duyunca içindeki umut coşmuş taşmış. İnsan dertliyken her umut ışığına dal misali tutunmak ister. Hanım da bunu duyunca kralına dökmüş içini. Umut sadece hanımı değil kralı da yollara düşürür. Yıllardır kilitli olan çeşmenin kilidi bu sefer bizzat kral tarafından bir daha kilitlenmemek üzere açılmış. Çok geçmeden oluğundan bal, kaymak akmaya başlamış. Göçen kelebekler çeşmenin mutluluğu ile uçmuş durmuşlar çiçeklerin başında. Ağaçların yapraklarını yeniden yeşile boyanmış. Erkek çocuğun müjdesi işte böyle verilmiş...

Kraliçe eski neşeli haller gelince güvercinin yanına giderek bir yumurtasını almış eline. Bir kocasına yedirmiş bir kendi yemiş. Kırk hurma ise kırk kişiye dağıtılmış. Sonra ne mi olmuş? Müjdeyi ilk size vereyim o zaman. Kral bir göz istemiş Allah vermiş iki göz. İki tane yağız delikanlı konmuş analarının kucağına. Babasının oğulları diye diye sevmiş koca kral oğullarını. Doğumları bayram ilan edilmiş, ziyafet kurulmuş. Doğdukları an da iki kardeşin ağzına çeşmenin bir oluğundan akan bal çalınmış.

Gökten üç elma düşmüş. İkisi sabredenlerin biri sinirlerine hakim olanların başına!

Ben yine diyar diyar, masal masal gezerim. Saçları ağaranlar ile safları sıklaştırın, dualarını alın. Selametle kalın, sağlıcakla kalın. Ama masalsız kalmayın...