İnsanlar sınıflandırıldı. Başladı iç savaşların hikayesi. Ötekileştirilmiş, kalıba sokulmaya çalışılmış, ziyan edilmiş insanlar...

Çoğu zaman kendimizi o kalıplara göre sorgularız. Tek düşünmediğimiz şey "Bir nedeni var mı?"dır. Neden kabullendik? Neden ölçüler biçtik güzelliğimize? Güzellik. Neye göre idi güzellik? Belin inceyse, gözlerin renkliyse ya da dişlerin düzgün ise mi güzeldin? Topluma çıkamayan, kalabalıkta küçücük kalan insanlar biriktirdik. Yeterince güzel değil miydik kalbimizle? Sokakta yürümeye utanıyor, insanlar içinde yemek yiyemiyorduk belki. Neden? Dişlerin görünmesin diye gülüşünü genişletemiyorsun. Bir nedeni olmalı değil mi? Kollarımıza ipler bağlanmış da güzellik kontrol ediyormuş bizi. Mutlu değil kimse. İnsanlık tarihinin en büyük tiyatrosunu oynuyoruz ve herkes bu acı sahnede gülüyor. Çünkü gülünce her şeyi anlatmak zorunda kalmazsın...

Kendimize ne yaptığımızı hiç düşünmedik. Birileri bizim yerimize düşündü hep. Sorgulamadan kabullendik. Uzaklaştık kendimizden. Kaybolduk. Ruhumuzu kendimiz yaraladık. Kendimizi hiç güzel hissetmedik. Hiç sağlımız için spora başlamadık mesela. Hiç iyileştirmedik kalbimizi. Neden? Çünkü güzel değildik...