Gazetelerde manşet:

“Halkımız PSR (Paramla Sağlığım Rayında) testine yoğun ilgisinin neticesinde, her hastanenin sağlık ocaklarının etrafı kuyruklarla hınca hınç dolmasına neden oldu. Herkes bu kuyruklardan memnun, bir an önce sağlığına kavuşmanın telaşında.”

Dünyayı kasıp kavuran pandemi ya da Covid-19 salgını yeni çıkmıştı. Bu konuda insanlar tedirgindi, tıpkı Hacivat-Karagöz gibi. Bu konuda PSR (Paramla Sağlığım Rayında) testi için insanlar vezneye para yatırarak test yaptırmak için kuyruğa girmiş, sabah saat 5’ten gece saat 12’ye kadar her test için iki bin lira yatırarak test için ayrı bir kuyrukta sıra beklerken ve güneşin altında yaz günü beklemenin sancısını çekerken

kuyruktakilerden birisi de Hacivat’la Karagöz’dü. Konuşanları can kulağıyla dinlerken vatandaşın bir tanesi:

—Bu test için bir haftadır mutfaktan kısarak ancak biriktirebildim, benim için önce sağlık gelir. Aslında yeni bir telefon alacakken sağlığım daha önemlidir diyerek bu parayı gözüm kapalı verdim. Ailede 6 kişiyiz. Bankadan kredi çekerek hepsinin bu testi yaparak, ilaçları da alarak ve parasını aslanlar gibi ödeyerek hiç kimsenin bana, ailesine bakamıyor dememesi için bu borcun altına girdim.

Diğeri ise ona cevaben:

—Haklısın, ben de senin gibi kredi çektim, sağlıktan daha önemli ne var ki? Çocukların telefonlarını yenileyecektim aslında, onlar şimdilik yük olur diye erteledim. Aslında çocukların kızması gerekirken olumlu bakmaları beni memnun da etti.

Diğer yaşlı bir teyze:

—Evladım, bende fazladan bir arsa vardı, bugünler için saklamamıştım lakin bu günler içinmiş, sattım, komşulardan birkaç tane parası olmayana da vererek test yapmasına yardımcı oldum. Gerçi yardımın lafı edilmez lakin boş boş bekliyordu bir köşede.

Bir diğer delikanlı ise:

—Bugün arkadaşlarla tatile gidecektik, akşama da bir parti vardı, bu salgın çıkınca ertelemek zorunda kaldık. Aileden var olan birikimle şimdi parasını ödeyip bu testi yaparak sağlığımıza verdiğimiz önemi korumuş olacağız.

Hacivat, Karagöz’e:

—Gördün mü Hacivat’ım, insan dayatma ile nasıl da elindekini, avucundakini vererek övünmeyi seviyor. İnsan başarmak için zoru görmeyince, inanmadıkça başarılı ve mutlu olamıyor; görüyor musun? İnsan kendi sağlığı olunca, dayatmalar olunca nasıl da koşuyor! Oysa karşılıksız olunca buna köstek olanlar bilgi kirliği için kendisindeki aşağılık ve yetersizlik duygusu ile zaten ümitsiz iken ümitlerinizin kırılmasına yol açıyor. Kendi sağlığımıza kendi elimizle para harcayınca güven duygusu daha güçlü insan olmanızı sağlıyor, görüyor musun, ben şaşkınım!

 

—Haklısın Karagöz’üm, insan olumsuz düşünmeye başlamışsa bu olumsuzlukla kafasına devamlı olumsuz fikirler gelecek, hep bunu düşünecek ve bu meşguliyetle değerli, gerekli olanı unutmasını sağlamış olacaktır ki bu da zarar ziyandır. Karşınızdaki güçlük ne kadar büyük olursa olsun eğer cesaretle göğüsleyecek olursanız sizi ümitsizliğe düşürmez, acaba yetkilerimiz bunu paralı yapmasıyla iyi bir şey mi yapmış oldu?

—Yolu kim şaşırmış?

—Sen diyorsun ya?

—Ne yolu Karagöz’üm? İyi bir şey mi yapmış olur dedim.

—Huzuru kim kapmış? Huzuru gören mi var Hacivat’ım?

—İyi yere dükkânı açtık, tam da yeri, burası!

—Bir kere yalana kapıyı açtık mı tam da seri dayak atmanın bence tam sırası.

—Neyin açısı?

—Benim repliklerimi çalma, kuyruğun bak tam ortası.

—Tamam Karagöz’üm, şimdi gerekli midir bunun mu tam sırası?

Bu arada sıraların kenarında dolaşan birkaç üzgün vatandaş rica içinde:

—Allah rızası için bir PCR test parası…

Kimisi:

—Allah versin.

—Devlet ödesin, diye başında savuştururken sıradaki yaşlı teyze:

—Gel evladım, gel, önümde sıraya gir, ben öderim.

Herkes, içinden bu kadın çok aptala benziyor diye içlerinde geçirirken Karagöz’ün gözünden iki damla yaş aktı. Hacivat:

—Karagöz’üm duygulandın galiba.

—Evet Hacivat’ım, çok iyi kurguladım.

—Kurgulamak da nedir?

—Hayal ettim.

—Şimdi anladım.

—Neyi anladın?

—Hayalindeki duygu ve hislerin yoğunluğunu!

—Elimdeki burgu ile testerenin soğukluğunu mu?

—Bu nereden çıktı Karagöz’üm?

—Sana sormalı?

—Neyi?

—İnsan gönlü kırmamalı.

—Haklısın.

—Sen daha mı yakınsın?

—Hayır, çok haklısın diyorum.

—Haksız mıyım diyorsun, al sana bir kafa, al sana…

—Yıkmadık perdeyi, kimseyi eylemedik viran, sağ selim teslim ederiz biz her şeyi sahibine her an.