Kalbim titriyor, anı hissetmiyorum. Yaşıyorum ama ölmeye yüz tutmuş hayatımın tozunu alıyorum sanki usul usul. İçim ürperiyor, ben o insanları tanımasam da enkaz altında nefes alamayışlarını düşündükçe boğuluyorum. Keşke diyorum yaşamımı birkaç günlüğüne paylaşabilseydim onlarla, nefes olsaydım; su, ekmek, belki sıcacık bir el. O karanlığı yenecekleri ana kadar yanlarında kalıp koruyabilseydim onları. Minicik bebeklere ninni olsaydım, gelirdi o zaman belki karanlıkta uykuları. Birkaç saatliğine de olsa bir ses olsaydım, umut olsaydım, dindirebilseydim keşke acılarını. Ne zordur şimdi tonlarca beton yığının arasında kanadı kırık kuş gibi acılar içinde kıvrılmak. Kaç saniyenin kaldığını bilmediğin şu dünyaya en sevdiğin insanların yüzüne öylesine baktığın bir günde veda edeceksin belki de. Keşke son bir kez daha seni seviyorum anne, baba, iyi ki varsın cümlelerini kurabilsem serzenişleri yaşayacaksın zaman zaman. Umut etmek isteyeceksin, bu beton yığınının altından sağ çıkabilme hayalin gitgide azalacak belki de. O karanlık enkazda aklını durduracak neler neler yaşayacaksın kim bilir. Çok zor biliyorum ve her satırı yazarken ağlıyorum. Keşke gözyaşlarım enkaz altındaki bebeklere şifa olabilseydi, keşke o altın saçların güneşte bir kez daha parlayabilseydi güzel bebek. Adlarını bile bilmediğim o minik çocuklar keşke ellerinizden tutup size mutluluk şarkıları söyleyebilseydim. Bu zalim dünya sizin kadar masum güzellikleri hiç hak etmedi. Söyleyecek çok şey var ama ben konuştukça tükeniyorum. Hiçbirinizi tanımasam da ben hepinizi içime sığdırabildiğim kadar çok seviyorum. Keşke hayatlarınıza dokunabilecek gücüm olsaydı, keşke sizi hayat döndürebilseydim, keşke kurtulanlara olanları hemencecik unutturabilseydim. Zaman geçiyor ve her şey gibi bugünler de unutulacak ama ben sizi her zaman iyi insanlar olarak anıp hatırlayacağım. Güzellikler içinde, cennet bahçelerinde uyuyun.