Bir dönem düşünelim: Yurdun dört bir yanı katı bir suret altında ezilip halkın çoğunluğunun kararmış enseleri de sırtındaki yüklere eşlik ederken, bir yerlerde göz kapaklarını aralamaya çalışan ve varlığının ehemmiyetini hissettirmek isteyen duygularla kaynayan bir “oluşum” var. Halide Edip’e ve onun yarattığı kadın karakterlere baktığımızda da o, varlığının keşfi heyecanıyla yanıp tutuşan ve “kendini gerçekleştirmek” idealiyle değişen konjonktürün dallarına tutunmaya çalışan kişileri görürüz. Yazdıklarını zihninden geçen silüetler olarak değerlendirdiğimizde, Halide Edip’in yapmaya çalıştığının devinimsel bir modern kadın inşası olduğunu söylemek mümkün. Karakterlerini yaratırken kendi hayatından kopamaması bir kenara, toplumun ücra köşelerinde sindirilip gitmekte olan tabakalara da ayna tutması; Halide Edip’in bir türlü zihninde çözüp kenara atamadığı problemi evrimsel bir çözümlemeyle yansıtmaya çalıştığını gösteriyor. Bu çözümleme esnasında Hacı Murat Efendi ve Haşim gibi karakterleri yarattığı ana karakterin çevresine adeta bir “ters ışık” gibi konumlandırarak umulmadık zamanlarda okuyucuların kafasında “zihin kamaşması” oluşturuyor. Gelenek savunmasının bayrak taşıyıcılığını yapan Hacı Murat Efendi’nin Handan’a bakışını anlamak için köklerini dönemin derinlerine kadar sokmuş muhafazakâr düşünceyi çözümlemek gerekir. Yıllardır birikegelen ve kanıksanmış haliyle kaskatı kesilmiş gelenekçi düşünce o dönemin taze Batılılaşmacılarını abası altında beklettiği sopayla kendinden uzak tutmaya çalışmış ve yaşadıkları hayatı hep yadırgamıştır. Handan’ın ölümü üzerine, sarf ettiği cümlelerin acımasızlığında hiçbir beis görmeyen Hacı Murat Efendi de yetiştiği çevrenin ve dönemin esiri olmuştur. Haşim’in, Handan’ın ölümü üzerine adeta onun suretiyle karşı karşıyaymışçasına ve ona sesleniyormuşçasına “zavallı” demesi, geçmişe dönüp onunla birlikte olduğu ân’a gitmesi ve aşk içinde kavrulup giden bir cana gözyaşı dökmesi genç ve sıcak kalbinin henüz geleneğe, yani Batılılaşma düşmanlığına tamamen esir olmadığını gösteriyor. Bana öyle geliyor ki Halide Edip’in romanındaki asıl vurucu yer, romanın geçtiği dönemde fikirsel evrim geçiren kadının çevresi tarafından benimsendiğini göstermek yerine hayatındaki erkeklerin bu durumu yadırgaması ve bu erkeklerin hislerinin çelişkili bir hâl aldığını göstermesidir.