Korkuları, merakları ve bir güce sığınma eğilimi olan insanoğlu, doğadaki anlamlandıramadığı her olayı tanrısal bir efora bağlamıştır. Müdahale edemediği, gücünün yetmediği, şaşırdığı her durumun ardında ihtişamlı ve güçlü bir büyüğün olduğunu düşünmüştür. Örneğin elektriğin keşfinden önceki bir dönemde yaşadığınızı ve sağanak yağmurlu bir havada gökyüzüne bakarken şimşek çaktığını veya görebileceğiniz bir yere yıldırım düştüğünü hayal edin. Büyük ihtimalle siz bu durumu sorgulayamadan atalarınız bu olayı tanrısal bir güce bağlamış ve sizin zihninize işlemiş olacaktır. Eğer bu gizem çözülmeseydi belki de en büyük dinlerin arasında şimşek veya yıldırım dini olacaktı. İşte dinlerin büyük çoğunluğu buna benzer olaylar sonucu ortaya çıkmış, bazıları daha karmaşık düğümlerle örülmüştür. Mesela semavi dinlerde Tanrı'nın kendini göstermediğine ya da artık hayatta olmadığına inanılır, bu da bilimin aksini veya doğruyu ispatlayıp dini yalanlamasını zorlaştırır.


İnsanlar kendilerini ısıttığı için güneşe, geceleri ışık kaynağı olduğu için aya, tek geçim kaynakları olduğu için ineklerine veya çok güçlü hissettikleri için kendilerine tanrı gözüyle bakmıştır. Bu tanrılar, olağanüstü güçlerine göre değil de kendine inanan insanların sayısına göre güçlenir. Örneğin "Ben 'Aetherıus' dinine inanıyorum." Dediğinizde sizinle dalga geçilebilir. İnsanların uzaylılarla bir gün iş birliği yapacağını düşünmeniz ve din olarak buna inanmanız bir Müslüman tarafından komik bulunabilir. Ama siz onu hac ibadeti adı altında Arap ülkelerine para akıttıkları ve bu zorunlu ibadetin temelinde ekonomik arzuların yattığı konusunda rahatça eleştiremeyebilirsiniz.


"Hangi din gerçek?" diye soracak olursanız benim düşüncem şu: "(Din konusunda) Size hangisi mantıklı geliyorsa o gerçektir." Zaten bütün dinler insan üretimi, uydurmadır. Kimisi doğayı anlamlandırmak, kimisi bir topluluk oluşturmak, kimisi ise insanları korkutarak toplumsal düzeni sağlamak amacıyla ortaya çıkarılmıştır. Bazen de herhangi bir düşünce zamanla inanç haline gelmiştir. Dolayısıyla insan, kendine mutlaka bir inanç unsuru oluşturmuştur. Önemli olan bu inancı diğer canlıları rahatsız etmeyecek şekilde yaşamaktır.

Anayasaların, ceza kanunlarının, kolluk kuvvetlerinin ortaya çıkıp gelişmesiyle dinlerin insanlık üzerindeki etkisi azalmıştır. Dinler, bir bakıma günümüzdeki "fanatikleşme" durumunun izleridir.