Kitapta en çok sevdiğim üç şiiri bırakıyorum buraya.


PERDE

bir sahne ki maviden
o hep nihayet

şimdi yağmurda bile kokusuz şehir
ya tırnak içinde hayat sunacağım sana
ya da travertenlerini düşün
-söküp atacaksın-

eskiden
çok eskiden
kırmızı perdeler gibi
lanet bir gündüz mesaisinden
rakıya ve geceye uzanmış bir babanın sıcacık göğsü gibi
ey şehir
ne kanın kanıma
ne yüzölçümün narkozuma yetmiyor artık

oysa yazgı kalsaydı babadan kalma her gülüş
ve biraz alkol koksaydı hayat
hani kendinden önce bitmeseydi her yolculuk
ben dönerdim belki
dönerdim
kısa saçlı düzgün tıraşlı

salyangoz cazibeliğinde yasak
çokça çift göz bakıyor tahripkâr
gençliğimin armağanı
ben kıyıdan geçiyorum
ve sen
ne demeli
şimdi yağmurda bile kokmuyorsun ey şehir

tesadüfen ve biletsizdim otobüste
kanamasız bir hastaydım
yine de yaralarıma pamuk basardım
ne demeli haritamda yoktun
ve ne demeli
pusulam zilzurna seni vuruyor şimdi

hayat alabildiğince çapkın
hayat alabildiğince olasılık
hayat tembel tabanlı ayakları
ve temkinli adımlarıyla gençliğime bastı
bir ömür boyu kurbağa öptüm
hâki
dudaklarımda hâlâ bataklık tadı
ne demeli


HASAR

aslında sadece bunu diyecektim
durmadan burdayım yanımda özen ve ısrar
yanımda boyuna kızaran yüz
burası dağılan dikkat
aslında düşünün sadece bellek buyurun
nerdeyim tam görünmüyorum
nerdeyim üstelik telaşım da yok ortada

bilinir ki sadece bunu diyecektim
iki kış bir karış devletle burdayım aslında
burdayım
burası oğulluğumun özenle suya bırakılmış semender hali

sözdü nemlenmeyecektim sözdü sadece eğilip suyu
[sevecektim ahh
kalmayacaktım kimsenin kimseye bir tespih kadar olmadığı
[günlerde
yalnız yüzümün karışlarına kanıp o devlete asla surat
[asmayacaktım

kandım kaldım ve anladım
önümde beş öğün yangın
sonumda Sivas'ı dökülmüş ülke
herkes en çok kendine diğeri
kendi kendine surat
şaş dedim sön dedim
şaş! ve olma zurnası kırık babamın davul eli
sonunda annem elinde onun vasiyet tefi
vur haa! vur haa! vur haa..
ahh, sonra pişman pişman
annem annem
yüzüm gözüm birer birer
beni vur! vurma cinnet ikizlerimi

aslında sadece bunu diyecektim
burdayım ve bu bir oyuk
burası hâlâ ve öylesine ağırlandığım durak günleri
dalgın yarımda şüphe bıraktığı bıyıkta sebep arayan dedem
yanımda annem
yanımda cinnet ve cinayet ikizlerim
yanımda savruk bir çift kabadayının dağılmış tespih taneleri

sorma sadece oraya gidecektim
kötü çekilmiş bir fotoğrafa
o kimsenin kimseye bir devlet kadar kasrı yok günlerde
duası ezber
avluları dar ve toz
çeşmeleri ısrarla bozuktu çocukluğumun

orada değil
aslında durmadan burdayım
burası çatık zamanda ısrar
burası özenle pişman

iki karış yüzümde terleyen telaşla
sordum
sır kızıl devlet unutkan gördüğüm her surat tenha
sordum
törenler giz zamanlar az
şakayla karışık
hâlâ severken öldürülen o yavruya mı benziyor aşklar

ben buraya aslında kal diyen her yerden çıkıp geldim
şaştım
geçerken hiçbir hayata taşınmadan kaldım
taş attım kendime kuyu kazdım
özendim kaldım geçerken uğrayan babanın çocuğuna
durmadan kendime geçtim geçmeye devam
ben ısrarla uğrayanı özenle sevdim sevmeye devam
elbet kendi kendine sağanak
elbet babadan kalma bir yağış biçimi
yine de ahh: gümüş ömürlerin altınkesimi
canım canım
teker teker
tane tane söyle babadan kalma oyuk günleri

aslında sadece bunu diyecektim
buradayım!
burası dövülmüş bir yüzün yüz üstü düşme hâlleri


RECİM

artık eflatun o sokakta şüphe
beyaz o evde duman ve ihtimale duramam
madem ki dışarıya olamadım
dışarıyı içeri de alamam

yalan ya da dolan
ikna ya da ısrar
karargâh denerim ben bu evde karakol!
hepsini kurarım yedi hayatı varsa bu evin
hiçbirinde kalamam

hiçbiri hepsi ve ikiz adında bir şey yok
yok taşın taşı seveceği
evin evi
madem ben buna sarıldım bunu sevdim
dedim ben ikiz adında bir şeysizim
belki rahman belki rahim belki recim
kesin ikiz adıyla başlayan her şeysizim

madem ki mezar dilinin altında bile değilim
bu saf sabır olsa da biter
suç bir kuyunun bileziğinden
suç kuyusu yüzünün bitip gövdenin başladığı yerden
dedim ve sandım
bu taşı taşa sevdirme cezası
bu suya suyu
yüze yüzü
sana seni
ikiz aşksa ikiz aşka dedim

ihmal ya da kasıt
ip ya da kınnap
ve sızının yedi kat rahman olan adıyla
taştan kuyuya bir recim defteri tuttum
ne demek gözlerim
sandım ki her şey bu
sandım ki her şey burnumdaki sızıya ilişen
alışan
çalışan
iki karış yüzümün ikiz mezar taşı

sandım ki her şey nem ve buhar
her şey bir kalp! bir diğer kalbe çalışan
meğer derimin altında bile değildim
dağılan dikkat kırışan umur vurulan sabır kadar

ben bu gözlerin gibisinden de kadarından da kudurdum
her yeşil tanrının sarı ve mavi
her avlulu evin cin ve cinnet
rahman rahim ve recim
aslında bunları toplasan yüzün yüzümde kıyamet
çok oldu yüzün yüzümde dışarı
recim ya da tanrı denmez
çok oldu ben bir taş daha atıp
bir taş daha içeri giriyorum

ben ve taş
biri birimizi sever sandım
kurduğum her ev
döndüğüm her yüz
içtiğim her su bana ağlamayı unutur

beni okuduğum her dört kuyu kitap
her dört kara leke
her dört deniz tembihle dizlerine oturtur
o rahman ve rahim
recim bir defterde adım okunur
her şeyin doğusunda doğdun sen
babana kuzey taş gibi taş bir kadından
başta toz ve avlu kullandın
dua ve çamur
dört yapraklı yonca..

büyüdün tekmeyle girdiğin avludan
tokatla çıktığın eve kadar
büyüdün eyyub bir kuyuya öğüt
ceylan bir yüze hatip
bir eliyle eli ve alemi
kör eliyle kendini okuyan hafız oldun
ben ve taş
biri diğerini sever sandım

yeminle deniz bir yerde olamam
beyaz yüzüm gövdemin acı eviymiş
mezar yüzüm gövdeme sızı taşıymış
beşinci recim diye taşa toprağa bulaşsam
o tek
dört hatip ve dört kitap
bunları susup susup kimseye anlatamam

deniz bir yerde yasak elma
çöl bir yerde yedi hayat
kovul ve geril son akşam yemeğinden
gövdenden gövdeme çar-mıh ol desem
seni bir ömür orda da taşıyamam

recim taşlarımı içime atıp gidemediğim amerikam
amerikamız
biraz kürt
bir defter ceza
her şeyin doğusunda doğmak için
usansın ve utansın diye sabır
usansın ve utansın diye taş
dilenmeden onu bulmak dedim
kusur ya da israf
dalgın ya da dargın
rahman ya da rahim
el kaldırıyorum bu işe
madem ki hayatım zikir
bu recimde rol
bu ayinde zehir olmak lazım

yedi vasiyetle sevdiğim her avuç zehir
kuşandığım her harp buhar oldu
başta özür dileyip öldürdüklerimin rahman adıyla
sandım ki her şey bu
sandım ki her şey terleyen telaş
sıkılan sabır
vurulan umur
yedi farzla beni seven kızkardeşlerim
beş şartla geçirdiğim bu cinnet
ben ya da taş
sen ya da recim
biri diğerini kesin sever sandım

dedim artık benim de kapım aralansın
kanasın beyaz yüzümün siyah adamları
dilerim kara bir lekeyle suç atıyım
dilerim kara bir lekeyle suç atıyım
bu çok çağı anladım
o da beni anlasın