Bir papatya falında bulmadım seni.

Sadece bir tanesiydin onlarca çiçekten;

Bense koklamayı bilmeyen,

Renkleri görmeyen,

Kendisini dahi sevmeyenlerdendim…

O yüzden bahçelerde aramadım seni.


Çünkü ben, yüreğimde parçalamıştım çoktan. 

O kadar derine gömmüşüm ki sevgi denen şeyi, 

Unutmuşum meğer orada, ilahi bir sır gibi.

Hatırlıyorum şimdi…


Tenime ilk dokunduğun anları…

Sarsılmıştım, hatta çatılmıştı kaşlarım.

Ayakta kalabilmem için belki de;

Vücudumdaki tüm kanı, yüreğime taşımıştı damarlarım.


Hatırlıyorum evet…

Bir bakışınla içimde kopan fırtınaları;

Ve bir fırtına gibi ruhumu dörtnala ezen atları…

Gözlerine baktığım sırada semada yankılanan ezanları…

Hatırlıyorum…


Zira… 

Hiçbir toprak örtemezdi bu ruhları.

Ulu kamlar, anlatamazdı bu olacakları,

Kör falcılar bile tahmin edemezdi bu kadarını…

Biliyorum, hiçbir şey işe yaramazdı. 

Ne papatya yaprakları ne de kahve falları…


Derviş