"Doğru.

Hepimiz Tanrı'nın çocuklarıyız romantik bir düşüncede.

Ancak doğanın ve ışığın gölgesinde

Dağılmış ve çirkin bir toz bulutundan

Ve umutsuzluktan başka atayamıyorum cismimizi.

Zaten nefret ederim ben kardeşlerimden,

Toz bulutlarından ve üflenişlerinden.

- üstelik yazmıyor bu kalem de,

şimdi hak etmedi mi nefretimi üzerinde? -

Kardeşim, sen söyle;

Hak etmedin mi nefretimi?

Benden önce, çok önce

İtmedin mi beni ellerinin tersiyle?

İçten içe

Dıştan dışa...

Senin içinden ve aklından kaptığım nefreti soludum

Ve üfledim yüzüne

Sen yarattın onu ve ona şeklini ben verdim.

Kardeşim,

Hem ne güzel bela okumak sana doğru.

Doğrudan,

Ve korkmadan kaybetmeyi kaybettiğimi;

Kaybedişimi.

Evet!

Bir bilsen ne güzel, ne ferah bir esinti

İçimde sönmeyen hezeyana;

Bela okumak sana.

Lanet etmek iki adım arası,

Her solukta!

Bu hezeyanın bir tarifi yok.

Deniz desen buharlaştı,

Aşındırdı içimdeki yüce duvar ve kayaları.

Bir bilsen,

Nasıl ezmek isterdim seni onların altında.

Ancak üzülme

Seni terk ettim sırtındaki kamburun vicdansızlığına.

Ben görünmez olmayı diliyorum

Senin o hiç batmayan güneşinin altında.

Çöle dönen zihnimin ıssızlığında kumların dibine batmak

Ve duymamak sesini; asla!

Ve görmemek o canlı bir çiçeği solduran yüzünü bir daha."