"Hangimiz bile isteye unutmadık sevmeyi?"
N'aptınız bana! Çok sevmek miydi suçum, siz mi sevmeyi bilmiyorsunuz ben mi yanlış anladım bak bunu anlamadım. Ben bir şeyi iyi bilirim, iyi severim. Öyle göstermediğim değeri de istemem.
Yaralıydınız kuşlar, nasıl saracağınızı da bilmiyordunuz size gösterdim. Karşılığında mı, tabii aynısını beklerim. Ama yok, illa yok. Siz de haklısınız. Kim kime neyi öğretebilmiş ki? Ben bulmayı istediğim eş-dostun önce kendisi olayım dedim, o da yalanmış galiba..
Neyse, kırıldım. küstüm le ben. Bakma böyle güldüğüme içinden geçerken felaket acıtıyor da atlattıktan sonra katlandığı zorluklara gülüp geçebiliyor insan.
Sorarım şimdi size, artık tüm o önemsemeyi istemememizin sebebi değer verdiğimiz biri tarafından kullanılmak değil mi?
Hangimiz artık çekinmiyoruz birine değer vermekten?
Hangimiz iki değil yirmi iki defa düşünmüyoruz birini seçecekken?
Kimini aşkı yıkar, kimini eşi, dostu..
İnsan dediğin nedir, hayal kırıklığı müzesi.
Kendimle de gurur duyuyorum ama.
Güzel sevdim, sevmeyi bilirim ben. Değer verdim, inandım, kendimi adadım. Ben ki duygularını konuşmayı sevmediğimden hiç bilemeyen biriyim. Bir gün oturdum şöyle dedim: "Senin de güvenmeye ihtiyacın var, ama insanlar pek kırılgan pek bir cesaretsiz. Sen bulmayı istediğin dost ol, onlar da görür, anlar, inanır sana dost olur."
Güvendim, dinledim ben de anlattım. Ne garip şeymiş güvenmek? Duygulardan bahsetmek. Tüm o güçlü zırhı indirip çıplak kalmak gibi. Pek bi'garipsedim.
Hani ben güvendim ya verdim eline bıçağı sonradan anladım öyle oluyormuş o işler. meğer sevgi, sevdiğinin eline bir bıçak verip onu seni korumak için kullanmasını beklemekmiş.
güvendim ben de işte. "bak bu da sırtım" dedim işte.
Sevmek bunu gerektirir çünkü, hâla anlamadın mı?
Korkmadım ben, mertçe çıktım aşk meydanına "seviyorum" dedim ne varsa... "Vurun ulan ben ölmem" diyen Ahmed Arif gibiydim.
Neden korkayım?
En fazla düşerdim. Kalkardım önünde sonunda.
Yıkıldım mı yıkıldım sonra. Amaa ne yıkılış. fiyüüüğğh.
Güzel yıkıldım. Sağlam düştüm. Kalkamam sandım, kalktım.
Biliyordum ki kalkacağımı..
Bir ama inanmadım ama.
Ne darbeydi ama!
Ne yaptım le ben kendime, ya kalkamasaydım?
Ama biliyorum,
düşmeseydim, şimdiki ben olamazdım.
Aferim le bana.
Düşüşlerin adamıyım ben.
Kalkabildiğime şükrederim hâla ama..
Hayat mottomdur bu benim, "beni öldürmeyen şey, beni mutlaka güçlendirir."
İşte ben tam burada, düştükten bir kaç zaman sonra değer vermeyi bile isteye unuttum.
Bendeki de can değil mi canım? Kanayan her yaramdan ketçap akmıyor ya!
Canını yakmıyorsam bazı insanların yapmayı bilmediğimden değil, sevmeyi bildiğimden..
Şimdi benim sevgim bana, sen,siz, onlar her kimseniz her ne yapıyorsanız yapın.
Eskiden güzel bir fotoğraftan ibarettiniz benim için, müstakbel geleceğimde mutluluk hissettiren bir yeriniz vardı, şimdi tam bir hayal kırıklığısınız.
Sizin yüzünüzden kimseye değer vermek istemiyorum ben.
Nasıl bir hayal kırıklığısınız..
Geçti acım, başta öfke, sonra kırgınlık belki yılgınlık şimdilerde ise sadece kayıtsızlık.
Sevginin karşıtı nefret değil kayıtsızlıkmış.
Gökkuşağı gibi hissederdim birlikteyken, şimdi isimler hatıra, cisimler hayal kırıklığı müzesinde eskiyen bir tablo, sayfaları beyazdan, rengi kayıtsızlıktan.
Sonra düşündüm sevgili okur, baya bi düşündüm ben. Kafamın ağrımaları hep bu düşünmekten. Alnımın kırışması, kaşımın hep çatık olması falan da bence hep ondan.
Böyle giderse incindiğim yerden tekrar incinmemek için kimseyi umursamayacaktım bunu fark ettim.
Dedim ki bir ömür boyu böyle yaşamak niye?
Soracaksın şimdi,"ee önemseyecek misin artık insanları?"
buna cevabım şu sevgili okur,
değer vermeyi unutmayacağım elbette ama onu kontrol etmeyi öğreneceğim.
Acısını yaşadım, ızdırabını çektim, hatıraları albüme, aklımı başıma aldım.
Düştüm ama kalktım, sen de kalk, kalkamıyor musun, biraz daha sabır et, daha kendini sevememişsin demektir.
Sevmek istemiyor musun, pışıık. Seveceksin. En çok kendini seveceksin, istemesen de seveceksin.
Niye biliyor musun, çünkü sana bu yazıyı okutan hayat, istemesen de seni bundan sorumlu yaptı..
Haydi hayırlı olsun sevgili okur, bana yaz olur mu, haberdar et beni illa ki merak ederim. Değdi mi metinlerim, acını mı hatırlattı, tebessüm mü ettirdi mazi, anlatmanı umarım.
Şimdi sen böyle bana, hayal kırıklığı müzesi,
önemsemekten vazgeçmeye değer mi?.
Muhammed Beraat
2024-02-22T10:24:22+03:00Hakkınız var, bazen sorular sormayı bırakıp cevaplar vermek gerekiyor ve kendini sevmek kendini olduğun gibi değerli görüp kabul etmekten geçiyordur belki..
Güz
2024-02-16T20:59:25+03:00Son soruya ithafen kocaman bir bilmiyorum iliştireceğim. Bazen karşı çıktım yer yer bazen olabilir dedim. Önemsemeyi omuzlayacak insanlar edinmekten çekiniyorum ben kaybetmeyi görüşmemekten ziyade aynı evrende bulunmamak olarak algılıyorum,yaşlandım sanırım. İnat ettiğiniz önemseyeceksin dediğiniz kısımlara gülümsedim. Her şeyi karmaşıklaştıran insan değil midir? Öyleyse herkes kurduğu düğümleri kendi çözsün, çözmeyen de merak etmeyi bıraksın. Tekrar birilerinin acılarının geçmesini beklemek yardımcı olmaya izin vermeyen ve her koşulda iletişimde kalmaktan çekinen insan olmayı unutan insanlar da var, size hatırlatmak istedim. Kendini sevmek yer yer değişebiliyor önemli olan kabullenmek diye düşünüyorum. İnsan kendinden bile bazen sıkılabiliyor.