Kimse ile düşünemiyorum gökkuşağının altından geçip gökyüzüne salıncak kuracağımız zamanları. Bulutların üstünde seksek oynayıp pamuk şeker yiyeceğimiz, yeri geldiğinde yağmur damlaları gibi yeryüzüne geleceğimiz günlerin olacağına inanıyor, elbet bir gün hayallerimizi yaşayacağımızı söylüyordum ama inanan yoktu. Herkesin dilinde sakız olmuş cümleler vardı. "Kandırma kendini, boş ver, olmaz zaten öyle şeyler. Bırak hayalleri, acı gerçekler var."

Olur muydu, olmaz mıydı bilmem ama bir yerde haklılık payları vardı. Gerçekler acıydı. İşte tam da bu yüzden hayallere ihtiyaç vardı. Lakin kimse bunu anlamak istemiyordu. Herkes sözleşmiş, gerçeklerden yana olmuşlardı.

İşte tam da o an da sarıldım kaleme.


Bulabildiğim defterlere, kağıtlara döktüm hayallerimi. Onlar "Böyle şey olmaz, kandırma kendini, gerçekler var" demedi. Bundan cesaret alıp yazdıkça yazdım. Yer altında bulacağımız dehlizin yolunu, imkansız gibi görünen vuslatı, ağaç dallarından gökyüzüne gideceğim günleri yazdım. Dolunay gökyüzünü süslemeye başlayınca ona papatyalardan yaptığım taçları hediye edeceğim gecelerin hayalini yazdım.


Gökyüzünün herkese ait olacağı, bülbülün yanında karga sesinin de insan kulağına güzellik vereceği, karga ile bülbülün düet yapacağı konserleri yazdım. Her şey imkansız olmaktan çıkmışken insanların da gerçeklikten kurtulup hayallerine el vereceği, hatırlayacağı güzel günler yaşayacağı, kendilerine hayallerden kanatlar yapacakları günleri yazdım. Kim bilir belki bir gün uçarlar diye.