Hayat ne garip bir macera... Nerede başlıyoruz hayata, nerelerden geçiyoruz, nerelerde durup mola veriyoruz ve varacağımız yer neresi? Hayat bir yolculuk dedikleri doğru; bir yerden başlıyoruz bu yolculuğa, hepimizin altında kocaman arabalar var. Yola çıktıktan sonra yavaş yavaş dolduruyoruz arabamızı. Nereye gideceğimiz önceden belli değil aslında, hangi yolları seçeceğimiz... Hangi yolu seçmek istersek ona gidiyoruz, bu yüzden de bazen arabamıza aldığımız insanları indiriyor, bazen yenilerini alıyoruz. Yol üstünde rastlıyoruz onlara, gitmek istediğimiz yol uyuşmazsa da veda ediyoruz. Her biri, kendi yükünü de beraberinde getiriyor tabii... E kendi yükümüz de var... Ve bu araç sürekli ileriye gidiyor, geriye dönüşü hiç yok. Bazen yorulup mola veriyor ama molalar geçicidir. Yıllarca gitmeye devam ediyor; başladığı yerden çok uzakta, çok yollar görüp geçirmiş, çok insanın yükünü sırtlanmış bir araba... İşte o zaman, bu arabada çok az insan kalıyor. Bir otobüste son durağa kadar kaç kişi kalırsa, o kadar. Bir farkla; hayat otobüsünün son durağı yok. Sonsuz durağı var, sadece araba artık gidemiyor, bozuluyor, tükeniyor... Ve kendi tekerlerinin durduğu yeri son durak zannediyor. Kimisi, seçtiği yollar sayesinde güzel bir son durak buluyor kendine kimisi de hurdalığa düşebiliyor. Eğer otobüsünüz çabuk bozulsun istemiyorsanız, benden size tavsiye; dikkat edin, yol ayrımlarınızı iyi seçin, yolda her bulduğunuzu da içeriye almayın. Yolcusu çok olanın, yükü ağır olur. Kendi yüklerinizi de biriktirmeyin -bu sefer insanlara ayıracak yeriniz kalmaz- kendi yüklerinizi de zaman zaman müsait bir yerde bırakın. Yollardan korkmayın, yolculuk her zaman kolay olmasa da güzeldir. Özellikle de sonunda sizi neyin beklediğini bilmediğiniz yolculuk, hayat yolculuğu...