2016 yılbaşı akşamı viskilerimizi alıp, Gondol İsmail kardeşimle beraber kalorifere ayaklarımızı uzatmış, küçük sıkıntılarımız üzerine laflıyorduk. Bak insan kendi kaderinin işleyişi hakkında hesap kitap yapamıyor. Çünkü orada bildiğimiz her şeyin dışında bir şeyler var.


 Her neyse, biz viskilerimizi yudumlarken, İsmail’in telefonuna bir mesaj geldi. Sahra şu an şu mekanda böyle biriyle eğleniyor. Sahra bizim Gondol'un 3 yıllık sevgilisi, o akşam buna “Ben bu akşamı ailemle geçirmek istiyorum.” demişti. İsmail olayın çaresizliği ile bana bakıp "Şimdi ne yapacağız?" dedi. Ben de “Sıkıntı yok, benim o mekanda çalışan bir garson arkadaşım var. Hemen arayıp bize bir yer ayarlarım.” dedim. Kısa bir telefon görüşmesi ve hazırlanıp yola çıktık.


Yolda İsmail aşırı kuruluyor. Ben buna "Sakin ol belki başka bir şey vardır, konu bildiğimiz gibi değildir. Kaç yıllık sevgilin sana yamuk yapacak değil ya!" diyerek sakinleştirmeye çalışıyordum.


Mekanın kapısından içeri girince, köşe bir yerde ufak bir masaya çöktük, içerisi biraz karanlık olunca herkesi tam seçemiyorduk. O ara baktım. Millet halay çekmeye başladı. İsmail’e dönüp “Sen burada takıl geliyorum” diyerek halaya ortadan giriş yaptım. Ama nasıl eğleniyorum bir gör, zaten benim öyle bir huyum vardır. Nereye gidersem gideyim. Bir şekilde ortama ayak uydurur, eğlenecek bir şey mutlaka bulurum.


Halayın ortasında ayaklarımı bir ileri bir geri sallarken, bir anda ileride bizimkini; kemiksiz, 120 kilo, 2 metre biriyle birbirlerine el kol yaparken gördüm. İsmail 1,80 boy, 70 kilo adam. Ben desen 1,70 boy, 60 kilo biriyim. Adam kolunu sallasa rüzgarından ikimizi bowling labutu gibi yıkar.

 

İçimden umarım bir sıkıntı çıkmaz demeye kalmadan, İsmail'i havada uçarken gördüm. Burada uçmak deyimini olayı abartmak için söylemiyorum. İsmail havada süzülürken, halayın içinden "Sen kime vuruyorsun!?" diye elemanın üzerine doğru bir koştum. Keşke koşmasaydım çünkü sadece koştuğumu hatırlıyorum.

Gözümü hafif araladığımda tepemde bir ses şöyle bağırıyordu: "Sen kendini ne zannediyorsun? Sen kimsin? Utanmıyor musun?"


Gözümü iyice aralığımda ise bana bakan kıvırcık saçlı bir kız gördüm. Bana yaklaşıp “İyi misin?” dedi. Yemin ediyorum, bana o güne kadar kimse o şekilde iyi misin dememiştir. Bir anda çenemdeki sızıyı unutup iyiyim demeye çalıştım.


Mekandan ben, İsmail ve kıvırcık saçlı kız çıkıp yürümeye başladık. Kız İsmail’in okuldan sınıf arkadaşıymış, zaten bizimkine o mesajı da bu göndermiş, bunu da sonra öğrendim. İlk başta dedim ya kaderin farklı bir ilerleme prensibi var. Biz yolda yürürken İsmail aldatılmanın acısıyla bir anda kaldırıma çöküp ağlamaya başladı. Burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Aldatmak dünyanın en kahpece hareketidir. İnsanların duygularını küçük düşürmektir. Sadece aşağılık insanlar yapacağı bir şeydir. İkimiz de İsmail’in yanına oturduk.


Biz oturmuş yanımızdan geçen arabaların seslerini dinlerken, bir anda karşı tarafımızda havai fişekler patlamaya başladı. Ve yeni yıla bir kaldırımın üstünde yamulmuş çenem, İsmail’in gözyaşları ve hayatımın aşkı olacak dünyalar güzeli kıvırcık saçlı kızla girdim.