Hayatın anlamı sorusu; yıllarca her çağda sorulmuş, üzerine düşünülmüş ve net cevabı olmayan bir sorudur. İnsanoğlu bu yüzyıllar boyunca hayatın anlamı sorusunu sormasının yanında başka sorular da sormuş ancak hayatın anlamı ve buna benzer felsefi bakış açısına göre değişebilen konularda genelgeçer bir cevap bulamamıştır. Sadece bu noktadan bile aslında uzun zamandır cevaplanamamış bu sorunun bir cevabının olmadığını dolayısıyla hayatın da bir anlamı olmadığını anlayabiliriz. Şimdi bu soruyu kendi açımdan cevaplayayım.

Aslına baktığımız zaman hayatın kesinlikle tüm insanlar için geçerli olan bir anlamı yok ve zaten neden bir anlamı olsun? Hayat ve insan bir şekilde devinim hâlinde kendi içinde bir koşturmacadan ibaret, yani insan hayatının yasalar ve düzenlemeler içerisinde kendine ait bir ritüeli her zaman var ve var olmaya devam edecek. Ancak insanoğlu sıra dışı bir bilince ve ölümlü olduğunun bilgisine sahip olduğu için ve bu süreçte nihilizm engeline takılmıyorsa yaptığı her işe, davranışa, duyguya anlam vermeye çalışır çünkü bu sayede trajik bir gerçek olan ölümünü daha iyi karşılayacağını düşünür.

İnsan yaptığı her işi anlamlı bulduğu için ve bir sonuca ulaşmanın da sonucunda tatmin olmak amacıyla yapar. Mesela bu yazıyı ve buna benzer yazıları yazacak olan arkadaşların çoğu kendince bunu anlamlı bulduğu için yapacak ama geri dönüp baktığımızda yapılan bu işe ‘’Ne zırvalıyor bu aptallar?’’ diyecek çok insan var ve haksız sayılmazlar çünkü bu durum bakış açısına göre değişir.


Sonuç olarak hayatın bilinen, spesifik bir anlamı yoktur. İnsan sahip olduklarıyla bir şeyleri anlamlı kılmaya çalışır. Şehvet ve ün düşkünlüğü de bu çabanın altında her zaman sessizce yatar. Hayatın anlamı sorusunu cevaplamak için şehvet ve üne bağlı kalınmıyorsa bile bu soruyu akla getirmemek için bağlı kalmak bile geçerli bir sebeptir çünkü bu tarz sorular üzerine düşünmek insanı oldukça yorar.


"Bir havucun anlamı ne ise hayatın anlamı da odur!”

Çehov