Sadece bir ceketi ve pantolonu dışında kendini saklayacağı bir eşyası da beresiydi. Hiç
kimseyle konuşmaz, hayatı kendi içinde sorgular ve akıp giden hayatta herkes sadece nefes
aldığını, bir amacı olmayan biri olduğunu düşünürdü. Her şey o gün tüm mahallelinin bakkaldan aldığı ellerinde gazeteyle onu izlemesiyle yavaş yavaş anlam kazanmaya başlıyordu. Bir ona bir gazeteye, o ise tüm insanlardan gözünü çevirip yere bakıyordu. Tüm bu olanlar hakkında hiçbir fikri yoktu. Gazetede tüm zamanların en büyük buluşunu yapan, dünya ile ikinci bir gezegenin bağlantı noktasını bulan bu adam tam karşılarında duruyordu. Bu kadar fakir bir adamın milyonları olmasına rağmen neden bu hayatı seçtiği ise merak konusu olmuştu. Emrinde maaş için çalışan binlerce çalışanı, evinde bir sürü otomobili ve kocaman bir evi vardı. Haber, bu kişinin başarılarıyla kocaman bir başlık atmışken kendisi bu küçücük hayatı tercih etmişti.
Sürekli ağlamaklı bir anne yüreği gibi herkes gözyaşı dökmeye başladı. Adam ise bunu
anlamalarından dolayı ve bir ömür boyu bu sırrı saklayamamanın acısıyla yürekten bir gözyaşı dökmüştü. Çünkü bu mahalle daha önceden yıkım için ekiplerin gelmesiyle binlerce gözyaşı dökmüş, ertesi gün ortalıkta görünmeyen iş makinelerinin gitmesiyle de bir günde
gülümsemeye dönüşen bir duygu yoğunluğu yaşamıştı. Mahallede bulunan herkes bunun
sebebini yıllar sonra ilk defa bugün anlıyorlardı. Çocuklarını yaklaştırmadıkları, bir yudum suyu, bir parça ekmeği çok gördükleri bu zavallı adam o gün tüm mal varlığını bu mahalle için
harcamıştı. Kına günlerinde karnına giren bir ekmek parçasıyla bu kadar yaşayabilen adam o
gün geçmişin gururuyla son kez bir daha gülümseyerek yeni maceralara ulaşmak için yola
koyulmuştu. Bu mahalle için yapacağı son şey o gün son gülümsemesi olmuştu.